60 yıllık zulüm sona erdi. Esad ailesinin yani kasap ailesinin bunca yıl yaptıkları kötülükler tarih sayfalarına kalın harflerle yazıldı. Esaret, aşağılanma, zulüm ve ölümün gölgesinde geçen onca yılın ardından, baskı ve korkuyla yaşayan Suriyeliler üzerine artık güneş doğdu. Esad rejiminin devrilmesi sonucunda günlerdir Suriye'de bir zafer havası var ve bu acılarla yoğrulmuş bir zafer. Hak edilmiş bir zafer.
Zulüm duvarları ardından sessiz çığlıkların yükseldiği Suriye'de her geçen gün dehşet yıllarının saklı kalanları, vahşeti gün yüzüne çıkıyor. Baas rejiminin sona ermesi sonucunda Suriyeliler artık rahat bir nefes almanın mutluluğunu yaşıyorlar. Ülkemizde yıllardır mülteci olarak yaşayan dört milyona yakın Suriyeli vardı. Şimdi rejimin devrildiği andan itibaren hemen toplanıp sınır kapılarına koşmaya başladılar. Yine bir bilinmeze gidiyorlar, bir çoğunun yaşayacak evi yok, elektrik yok, su yok, işi yok. Yıkıntılar içinde yeni bir hayat kuracaklar ama yine de hevesle dönüyorlar yurtlarına. Yeni bir bayrak yeni bir devlet çatısı altında özgürce yaşamak umuduyla.
Bizler 13 yıldır ülkesini terk etmek zorunda kalan ve bizim ülkemize sığınan o insanların neden kaçtıklarını şimdi anlıyoruz ne yazık ki. "Neden ülkelerinde kalıp savaşmadılar, kendi topraklarını bırakıp kaçtılar?" diye onları yargılarken biz onların neler yaşadığını bilemedik.
Bir ülke düşünün 61 yıldır demir yumrukla yönetilen kanunun, kuralın, adaletin, güvenliğin, özgürlüğün olmadığı ve her pazartesi, perşembe günlerinin idam günlerinin olduğu, yönetimin halkın üzerine varil bombaları attığı ,kimyasal silah kullanmaktan çekinmediği. Kendi halkını esaret, zulüm ve kanla yönettiği bir yönetim. Düşman evin içinde olunca baş etmesi çok daha zor oluyor.
Bir yandan da terör örgütlerinin bu ülkeyi sarmış olduğu gerçeği var. Ülkenin petrolüne, hasat verecek ürünlerine, evlerine çöken, insanları yerlerinden eden teröristler. Suriye iç savaşının yaşandığı on üç yılda Beşar Esad tarafından sayısız savaş suçu işlendiği belgelendi ve Uluslar Arası Adalet Divanı 2023 yılında Esad için tutuklama kararı aldı .Aynı Gazze kasabı Netanyahu gibi.
Yıllardır sorgusuz sualsiz aldıkları binlerce insanın yaşadığı işkenceler gün yüzüne çıkıyor .Anlatılanlara, o işkence merkezlerinde ortaya çıkanlara yürek dayanmıyor. Küçücük kızların ,genç ve yaşlı kadınların yaşadığı işkenceler, tecavüzler sonucu doğan çocuklar. Küçücük, soğuk, penceresiz, duvarları kanla boyalı beton hücreler içinde geçen yıllar. Yaşadıkları zulme, işkenceye dayanamayıp aklını yitiren insanlar.
Bir yazar anlatıyor: "Bir gece vakti geldi beni aldılar hapishane götürdüler. "Sen okumuş adamsın burada bir çocuğa hikâye anlatacaksın" dediler.(Maksatları muhtemelen görüntüleyip ,gerekli yerlere gösterip yaptıkları zulümleri perdelemek)Bir hücreye girdik ,genç bir kadın korkudan duvarın kenarına büzülmüş, yanında dört yaşında bir çocuk. Gardiyanların annesine tecavüzleri sonucu dünyaya gelmiş bir çocuk. Başladım hikaye anlatmaya .Bir kuş varmış diyorum, çocuk "kuş ne?" diyor. Kuş ağacın dallarına konmuş diyorum "Ağaç ne?" diyor. Nasıl anlatayım ona ağacı, kuşu? Ben de bir çocuk şarkısı söyledim ,nefesim daraldı çıktım oradan." diye anlatıyor.
Dört duvar arasında doğmuş,betondan ve pis gardiyanlardan başka bir şey görmemiş bir çocuğa kuşu , ağacı, gökyüzünü,güneşi, toprağı, yaprağı hatta temiz havayı nasıl tarif edebilirsiniz ki,daha önce görmüş olana bile unutturulan o betondan mezarlar içinde.
Cesetleri yer kaplamasın diye peresledikleri hatta o pres makinasına insanları canlı canlı koydukları söyleniyor.Bir kağıt gibi üst üste koyup atmışlar o canları.İnsan aklı,vicdanı almıyor bir türlü bu kadar kötülüğü.Sadece 2011 ve 2018 yılları arası 30 binden fazla mahkumun işkence ve açlıktan öldüğü söyleniyor.Toplu mezarlıklar bulunuyor.
Hele bir tanesi var Esad'ın mezbahanesi olarak bilinen Sednaya hapishanesi.Şama 30 km.uzaklıkta 184 futbol sahası büyüklüğünde deniliyor,üç katlı beton dökülmüş hücrelerin olduğu,yerin yedi kat dibine uzanan bir hapishane düşünün.Etrafında üç yüz bin civarı toplu mezar bulunmuş. Yüzlerce insandan da haber yok.Demir kapılarının 60 cm olduğu söyleniyor bu hapishanenin.Rejimin devrilmesi üzerine kaçan o insanlıktan nasibini almamış gardiyanlar son vicdansızlıklarını da yapıp tüm kapıları kilitleyip, elektrikleri kesip kaçmışlar.Şimdi orada kalan mahkumları çıkartmak için ekipler duvarları delmeye çalışıyorlar ama bu kolay olmuyor.
Neden bu insanlar bunu yaşadı? Suçları neydi? Yaşadıkları zulme karşı olmaları.Esad rejimini istememeleri.Yönetimin 15 -45 yaş arası erkeklerin ya rejim askerlerine katılacaksınız ya da ülkeyi terk edeceksiniz dayatması .Peki kime karşı bu görevi yapacaklardı?Kendi halkına,ailesine,sevdiklerine masum insanlara karşı.İnsanlığa karşı işledikleri suçlara ortak olmaya zorluyorlardı.Bir pilot sivil halka ateş açmadığı için 45 yıl hapis yatmış, şimdi Suriye özgürlüğüne kavuşunca o da özgürlüğüne kavuştu.
Ama bir çoğu suçunu bilmiyor.Çünkü yargılama yok,arada bir yargılama yapılsa da kendini ifade etme,savunma hakları yok.Yıllarca mahkum edilmiş,işkence görmüş sonra nasıl olduysa kurtulmuş iki kardeş,yedi yıldır Türkiye'de mülteci olarak kalıyorlar.O kardeşlerden biri diyor ki ;"liseye giderken bir gece vakti geldi aldılar beni,yirmi yıla yakın mahkum oldum, türlü işkenceler gördüm ama hala suçum ne bilmiyorum.
İnsanlar o işkence merkezlerinde şimdi cansız da olsa yakınlarını arıyorlar ama bulmak çok zor, bulsa da tanımak çok zor.Bir anne "üç evladımı aldı götürdüler,benden para istediler,evimi sattım verdim onlara ama evlatlarımı vermediler"diyor,ahlar ediyor Esad'a.Yüreği yanan milyonların,her evde bir acının,bir kayıbın olduğu bir ülke.
Şimdi on üç yıldır bize sığınmaktan başka çaresi kalmamış insanların nelerden kaçtığını tam olarak yeni anlıyoruz.Coşkuyla,sevinçle dönüyorlar ülkelerine,bir de Türkiye'ye,Türk milletine minnetle. Türkler komşusu açken tok yatmayan milletdir.Türkler" iyilik yap,denize at,kul bilmezse Halik bilir " diyendir.Türk milleti mazluma kanat geren,zalime karşı dik durabilen bir millettir.Bu sınavı da çok şükür alnını akı ile vermiş,vicdanı rahat bir millettir.Dünyamızda yaşanan olaylara gözümüzü kapatamayız.Çünkü devletler ve milletler birbirini etkiler.
Her insan din,dil,ırk,mezhep,renk ayrımı gözetmeksizin,onuruyla,özgür ve adil yaşamı hak eder.İnsanı insan,toplumu toplum yapan da insani değerleridir.