Amazir, Kürt, Arap Baharı Vitrindir!

Şeyma Taş

Türkiye'de her gün çözüm süreci konuşuluyor. Umut vadeden cümleler zihinlerimizde tam yerini bulamamışken bir diğer barış cümlesi kuruluyor. Halk, umut ışığını aramaya koyulmuşken savaşa adım adım yaklaştığımızı söyleyenler de var. Bu kafa karışıklığının hakim olduğu bu günlerde rehine olan sekiz kamu görevlisinin terör örgütü tarafından serbest bırakıldığı haberini aldık. Habur'da izlediğimiz görüntüler devletlerarası pazarlık gibiydi. Ortada savaş yok ama rehine teslimi söz konusu! Savaş hukukuna göre esir değişiminde verilene değer bir şey alınır.

 

İki heyetin İmralı'ya gitmesi sonucunda rehinelerin serbest bırakılmasının çözüme giden adım olduğu söyleniyor. Halkın merak ettiği ise;

 

Aylardır terör örgütünün elinde olan rehineler ne karşılığında serbest bırakıldı?

 

Tarihi günleri yaşadığımız şu günlerde sadece Türkiye için önem arz eden bir süreçte değiliz. Geçtiğimiz ekim ayında Marsilya'da Ortadoğu ve K.Afrika ülkelerindeki halk direnişlerini konu alan bir seminer düzenlendi. Amazir bir konuşmacı Kürtleri Libya'da ki Berberilere benzeterek konuşmasını, “21. yüzyıl düşünürü Öcalandır.” Sözleri ile bitirmiş. Seminer sonunda ise Öcalan'a özgürlük imzaları atılmıştır.

 

Buradan baktığımızda Ortadoğu'da “Arap Baharı” ile çıkılan yolda Kürt ve Berberi halkının rolünü yadsıyamayız. Libya'da Amazir halk, “Masal kazanıyor.” Diyerek devrim kutlamaları yapıyor. Kürt halkı içinde bu masal yakın mıdır?

 

Ortak adaletin savunucusu olan birinin kendi tabularını yıkmadan başkalarının hakkını da savunmasını bilmesi elzemdir. Türkiye'de ki Kürt halkının direnişine baktığımızda haklı bir yakarışı görmek mümkündür. Çünkü yıllarca Türkiye Güney Doğu ve Doğu bölgesini yoksaydı. Eğitim götürmedi, yatırım yapmadı. Kürtlerin dilleri, bayramları yasaklandı. Onlara görünmez bir halk imajı verildi. Bunlar yadsınamaz. Tüm bunların karşısında haklarını savunmak için bir direnişin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Ancak geç kalınmış müzakereler bugün yapılmaya çalışılıyor. Barış için verilen bu uğraşta iki halkın temsilcileri masaya oturup belli kararlar almak zorunda kalacak. Ancak ilginçtir ki kararların ne olacağını konuşmaya kimse yanaşmıyor. Sadece barış ve özgürlük söylemleri dillerde..

Bu direnişi besleyen bir takım güçlerin varlığını da bildiğimize göre alınan kararların büyük çaplı değişime sebep olacağını söyleyebiliriz. Korku kültürünü hakim kılan kesimlerin ürkütücü paranoyalarını okuyoruz. Sonucun ne olacağını söylemek mümkün değil, bekleyip göreceğiz. Yalnız içinde bulunduğumuz durum geri dönüşü olmayan bir yol.

 

Sevdiğim bir büyüğümün sık kullandığı bir sözü var: “Pirinçten pilav olur ama pilavdan pirinç olmaz.” Der çoğu zaman. Türkiye tam da bu tarife uygun yerde bulunuyor. Tüm bunlardan sonra geri dönüşün mümkün olmadığı ve önümüzün sisli olduğunu söyleyebiliriz. Unutulan halklara özgürlüğü yaşatma adı altında yapılan pazarlığın barış adını aldığı şu günlerde umutlarımızı tüketmemek için ne yapmamız gerekiyor dersiniz?

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.