Konumuza girmeden dikkatimi çeken bir konuya değinmek istiyorum. Son günlerde bazı gazetelerin belediyelere yönelik yaptıkları haberler dikkatimi çekti ve konunun arka planının ne olduğunu araştırma gereği duydum. İyi ki de araştırdım, edindiğim bilgiler neyin ne olduğunu üç aşağı beş yukarı ortaya çıkardı. Olay tahmin ettiğim gibi çıkınca keşke ben yanılsaydım dedim. Konuyu fazla uzatmadan olayın detayına girmek gerekirse bundan bir veya iki ay önce görevinden ayrılan eski Yedaş Müdürü Nurettin Bey sağolsun basına çok ciddi anlamda destek veriyordu. Basına iyilik mi ediyordu yoksa kötülük mü ediyordu derseniz ben yapılanlara her zaman teşekkür etmesini bilirim; Yedaş’tan en az destek alan gazete olmamıza rağmen kendisine teşekkür ediyorum. Ancak bazı gazetecilerin onun döneminde çok daha yüksek miktarlarda destek aldıkları ve bu destek nedeniyle de hayat standartlarını yükselttikleri, ta Gürcistan’a zamparalık yapmaya gittikleri konuşuluyor. Hatta bizim Nihat Alpaslan zamparalık yaparken yanında bulunan hatunla resimlerini de çekmiş ama henüz basına servis etmedi; eder mi bilemem ama olayı bizzat kendisinden dinledim.
Bu gazatacı arkadaşlar, parayı bol bulup ta Gürcistanlara kadar işret yapmaya giden bu gazatacılar, Nurettin Bey’in Genel Müdürlük görevinden ayrılması sonrasında ciddi anlamda sıkıntıya düşmüşler, hatta bir kısmının Yedaş’ın civarında kafeleri varmış Yedaş personeli oradan yemek yermiş, şimdi o da olmayınca ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği iddia edilmekte. Nurettin Beyin ayrılmasından sonra bazı gazetelerin matbaalarının Yedaş’a olan 200 bin lira civarındaki borçları nedeniyle baskı yapamadılar, Nurettin Bey’in onlara yaptığı iyilik bir anlamda sıkıntıya girmelerine neden oldu. Her neyse konumuza dönecek olursak, Yedaş’tan sürekli destek alan bu gazatacılar, Nurettin Bey’den sonra sıkıntıya girince bu kez başka işletmelere sarkmaya başladılar ama bizim burada olduğumuz unutmuş olmalılar. Biz bu güne kadar bu anlamda kimseye pabuç bırakmadık, bugünden sonra da bırakmayacağımızı unutmasınlar. İnsanların resimleriyle, şekilleriyle, yaptıkları yardımlarla uğraşacaklarına azıcı kendi rezilliklerine bakarsalar çok daha iyi olacağı kanaatindeyim.
Gelelim konu başlığımıza. Kısa adı SAL olan Samsun Anadolu Lisesi’nde son günlerde bazı gelişmeler yaşanmakta, bu gelişmelerle ilgili çok fazla araştırma yapmaya gerek olmadan nelerin olup bittiğini üç aşağı beş yukarı tahmin etmiş olmama rağmen konuyu iyice araştırmadan yazmak istemedim. Yaptığım ciddi araştırmalar neticesinde edindiğim intiba şudur; SAL ciddi eğitim veren liselerimizin başında gelir dersek abartmış olmayız, ancak bu okulların en önemli özellikleri Mezun Dernekleri, dışarıdan bağlı sivil toplum kuruluşları ve hâkim güçleri Gezi zihniyetinde olan sol tandanslı insanlardan oluştuğundan ülkedeki değişime ciddi anlamda ayak direten işler yapmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaktalar. Okulun eğitim öğretim bakımından en ufak bir sorunu olmadığı gibi ciddi anlamda yükselme trendi gösteren bir idareci yapısına sahip.
Peki, hal böyle olmasına rağmen yaşanan son gelişmeler nelerdir derseniz, İHH Milli Eğitim bakanlığı ile bir ortak proje hazırlamış, bu proje çerçevesinde tüm okullara İHH ulaşıp dünyanın çeşitli ülkelerindeki fakir öğrencilere sahip olmak isteyenler, sende bir kardeşe sahip ol programı çerçevesinde kardeşleri olacak. Bu programı anlatma görevi de İHH’nın olduğundan, İHH temsilcisi okula gelip konferans verince dışarıdan okulu idare etmek isteyen bazı Gezi zihniyetli insanlar anında ortalığı ayağa kaldırmaya çalışıp, vay efendim orada IŞİD propagandası yapılıyor, diyecek kadar ileri gidiyorlar. Oysaki olay çok güzel, samimi, insani ve ahlaki bir olay ama insanlıktan, ahlaktan dersini alamamış bazı çevreler bu olayı kabul etmek istemeyince konuyu farklı bir boyuta çekmeye çalışıyorlar. Hani bir dönem Humeynici olanlar tu kaka ilan ediliyordu ya şimdi de insanlara IŞİD’ci deyince işleri bitiyor ya, işte bu minvalde olayı IŞİD propagandacılığına çekmek isteyen bazı çevreler bir bardak suda fırtına kopartıyorlar.
Ben okulun idarecilerinden hiç kimseyi tanımam, bilmem ama yaptığım araştırmada edindiğin intiba, okul müdürünün çok çalışkan bir insan olduğu, eğitim öğretimin daha ileriye gitmesi için çok büyük emek sarfettiği, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ahlaklı, çalışkan ve dürüst insanlar olmaları için büyük bir çaba sarfetmekte bulunduğu yönünde. Eskiden okula dışarıdan herkes girip okul bahçesinde istediği gibi ahlak dışı uygulamalar yaparken müdür ve ekibi sayesinde okulun tamamına kamera yerleştirilip her şey kontrol altına alınmış. Artık dışarıdan kuş dahi içeriye giremiyor. Okul idaresi OMÜ’ den tarihçi prof. getirip Osmanlı tarihini gerçek boyutlarıyla anlatmış. Bazı tv’lerde anlatılan padişahların anlatıldığı gibi olmadığını, hakikatin çok farklı olduğunu anlatmış. Ama eskiden sürekli Lionsların, Rotaryanların, Masonların hüküm sürdüğü okulda bunların anlatılması bazılarının işine gelmeyince anında ortalığı karıştırmaya kalkmışlar. SAL’da bunları değil de lambada dansını yaptırıp, kızlarla erkekler kucak kucağa, hatta daha ileriye gidecek danslar yaptırsaydınız o zaman sizden iyisi olmazdı. Ama bu insanların unuttukları bir şey var; hani eskiden televizyonlarda eskimiş çoraplarınızı atın artık Türkiye’ye Jil çorapları geldi diye bir reklam vardı ya, şimdi de ben bu yaygarayı çıkaranlara diyorum ki, beyler, baylar, bayanlar, hatta merdivenden kayanlar, artık eski alışkanlıklarınızı unutun, Türkiye’yi artık inançlı insanlar yönetiyor; ya bu değişime ayak uydurun ya da gargara yapın olmaz mı? Kalın sağlıcakla.