Mehmet Akif, bir dörtlüğünde:
Tek hakikat var, evet, bellediğim dünyadan,
Elli altmış sene gezdimse de, şaşkın şaşkın;
Hepimiz kendimizin bağrı yanık aşıkıyız;
Sade, ilanı edilmez bu acayip aşkın!
Der... Şiir dili ile, insanın kendisine olan hayranlığını, daha doğrusu, insanın taşıdığı büyüklük kompleksini (megalomania) ne güzel ifade etmiş.
Son haftalarda ülke gündemini sürekli meşgul eden anayasa değişikliği tartışmaları, bana bu dörtlüğü hatırlattı. Ardından da Ankara'yı düşündüm uzun uzun...
Ankara'nın farklı bir halet-i ruhiyesi var...
Ankara'ya gidenler, daha doğrusu ikbal basamaklarında kendilerine yer bulup, iktidar mevkisine yükselerek Ankara'ya taşınanlar neden değişir?..
Huyları değişir...
Dostları değişir...
Çevrelerine bakışları değişir...
Hatta, inançları değişir...
Evet, yazım hatası değil, inançları bile değişir...
Yoksa, inançları değişmeden, bir insanın bu kadar değişebilmesi mümkün değil...
Belki de önce inançları değişiyor...
Ya da vicdanları, savunma mekanizmalarını çok güzel işleterek, her şeyin eskisi gibi olduğuna inandırıyor Ankara'ya gidenleri...
Anadolu'da bu tür değişiklikler için yaşadığı yerin suyundan mıdır, nedir? denir. Zaman zaman, bunların sorumlusu Ankara'nın suyu mudur? diye düşündüğüm de oluyor...
Anayasa değişikliği paketinin içeriğine girmeden tartışmalara bakalım:
Dün, herkesin fikir birliği içinde dile getirdiği, sivil anayasa yapma ihtiyacı, nerede ise unutulmuş. İktidar, gücünü pekiştirme peşinde koşarken, muhalefet bu değişikliğin yapılması durumunda iktidarın oylarında olabilecek artışın telaşında. İktidar da, ortaya çıkabilecek bir gerginlik nedeni ile, oylarında meydana gelecek artışı düşünerek ellerini ovuşturuyor.
Ülke gerçekleri, halkın istek ve ihtiyaçları kimsenin umurunda değil.
Muhalefet de, iktidar da siyasi çıkar derdinde...
Bunda mutlaka bilmediğimiz bir şeyin etkisi vardır...
Suçlu, belki de Ankara'nın suyudur...
Yoksa, Ankara'ya gidenlerin, gittikleri yerleri unutup, ülkenin her tarafını Çankaya olarak görmeleri başka nasıl izah edilebilir?
Bizde yasalar, yönetmelikler ve her tür mevzuat Çankaya'ya göre düzenlenir... Ülkemizin her yerinin Çankaya olduğu düşünülerek değiştirilir her şey...
Ülkemizin başka yerlerinde doktorsuz sağlık kuruluşları, mimarsız, mühendissiz belediyeler varmış... Uygulamada sıkıntılar doğarmış... Kimin umurunda...
Ankara'ya gidenler, sürekli Çankaya'yı görüyorlar ya...
Mevzuat da, Çankaya'ya uygun olsun, yeter...
Burada Çankaya'lılardan özür diliyorum. Çankaya, sadece bir sembol... Şişli de diyebilirdim, Kadıköy de. Ama, Anadolu'dan gönderdiklerimiz, Çankaya'nın ötesini pek görmek istemediklerinden, ben de Çankaya dedim.
Ankara, siyasi zevata bir özellik daha ekliyor: İktidarda olanlar, sürekli iktidarda kalacaklarına inanır hale geliyor. Muhalefet de, hiç bir zaman iktidara gelemeyeceğini düşünüp, iktidarın her yaptığının yanlış olduğunu söyleme hastalığına yakalanıyor...
İktidar, bir gün iktidardan düştüğünde, sağlanan yetkilerin kendisine karşı da kullanılabileceğini düşünmüyor. Muhalefet de, yarın iktidara geldiğinde, bazı yetkilerin kendilerine de gerekebileceğinin farkında değil...
Siyasi partilerimiz, mevzuat (anayasa, yasa, yönetmelik vs.) değişikliklerini, bir de bu açıdan değerlendirseler, nasıl olur diye düşünüyorum...
Malüm, mahkeme kadıya mülk değildir demiş eskiler..