Sevgili okurlar, geçmiş bayramınız umarım sağlık ve sıhhat içinde geçmiştir. İnşallah daha nice bayramlara ailenizle sağ salim kavuşursunuz. Bayram, tatil, yaş günü, teskere ve emeklilik gelsin derken ömür geçip gidiyor.
Eski adı Denizevleri yeni adı Esenevler olan mahallemizin camisi DSİ CAMİ'dir. Caminin yerinin sağlanmasında Ataç Cami'nin şimdi emekli olan imamı Cemal hocanın, yer bağışlayan Kanaat ekmek fırınının sahipleri ve yapımında DSİ müdürü ve çalışanlarının uğraş ve gayretleri, bu gayretlere maddi ve manevi destek veren mahalle sakinlerinin de çok emeği var. Emeği geçen herkesten ALLAH razı olsun.
TOPLUMA ÖNDER OLANLAR,
TOPLUMA ÇOK ŞEY VERENLENDİR
Caminin ibadete açıldığı zaman ilk imamı olan hocanın, o zaman küçük bir çocuk olan oğlu, şuan da camimizin imamı. O şimdi eğitimli bir yetişkin. Çocukluğu mahallede geçtiğinden bize göre halen çocuk. Çocukken, o güzel sesiyle okuduğu ezanı, mahalle sakinleri işi gücü bırakıp dinlerdi. O genç MEHMET hocayı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Kendini çok iyi yetiştirdi. Yaşı genç olmasına rağmen seçtiği konular ve konuya hakimiyeti çok iyi. Cemaate saygısı dört dörtlük. Sesi çok güzel, bir de düzgün diksiyon, anlattıklarını dinlemeye doyamazsınız. Anlattıklarını can kulağıyla dinleyen cemaatin ilgisi, bir an olsun kaybolmuyor. Anlattıkları kulaklara küpe olacak cinsten. Herhangi bir şekilde vaazını dinleyen arkadaşlarım, övgüyle söz ediyor. Siz okurları camimize davet ediyorum. Bir gün vesile olurda gelip dinlerseniz, sizler de bana hak verir, yazdıklarımı doğrularsınız. Umarım, inşallah daha iyi noktalara gelir. Bu konuda bana düşen bir şey varsa yapmaya hazırım. Çünkü MEHMET hocalar zor yetişiyor, onlara sahip çıkalım.
MEHMET hocanın bayram namazında, İNANMAK ve GÜVENMEK üzerine, namaz öncesi kürsüden anlattığını sizlere aktarayım.
KISSADAN HİSSE..!
"Köyün birinde kuraklık hat safhada. Bahçelerde sebzeler, tarlada ekinler kurumuş. Meyve ağaçları canlanamıyor. Çaresiz bir şekilde köy meydanına toplanan köylü, çözüm arar. Sonunda karar verilir. Falan köyde çok iyi bir hoca var, ona gidilip köye getirilecek ve yağmur duasına çıkılacak. Çünkü hocanın her yağmur duasından sonra gök delinircesine yağmur yağarmış. Ve hocaya gidilir, ikna edilip köye getirilir. Tüm köylü toplanır, hocanın peşine takılarak köyün dışına, geniş bir yere gidilir. Hoca, tüm köylünün göreceği yüksek bir yere çıkar ve başlar duaya. O da ne? Dua ilerledikçe hava daha da kızdırır. Bırakın gökyüzünün bulutlanmasını, var olan bulutlarda kaybolmuştur.
Dua biter, hoca ve köylüler beklemeye başlar. Aradan saatler geçer. Hava gittikçe sıcak ve yakıcı olmaya başlar. Köylüler kendi aralarında kızgınlıkla mırıldanmaya başlar ve gittikçe de hocayla sözlü sataşmalara dönüşür. Nihayet muhtar devreye girer hocaya çatar.
-Hocam, hani yağmur yağacaktı. Para dedin verdik. Yemek istedin verdik. Her istediğini yaptık. Hoca da karşılık verir:
-Muhtar, muhtar. Belki her dediğimi yaptınız ama en önemli olanı yapmadınız. Muhtar heyecanla:
-Neyi der. Hoca:
-Başarılı olabilmem için bana inanmadınız. Muhtar atılır:
-Nasıl inanmadık hocam. İnanmasak seni o kadar yol kat edip getirirmiydik? O kadar para verir, her istediğini yaparmıydık? Hoca tek cümleyle cevaplar:
-Sana inandık diyorsunuz, o zaman hani şemsiyeleriniz."
ANLAYANA.
Nice bayramlarda, tüm aile fertlerinizle, sağlık ve sıhhat içinde buluşmak dileğimle.
Her şey gönlünüzce olsun.
SEVGİLERİMLE
Anlayana. Kıssadan hisse..!
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.