Basında, İş hayatında, Siyasette, Yaşayışta, Düşünce ve ifadede farklılıkların bazıları için ikilemli olması, büyük bir yanılğı ve sapmanın göstergesi olduğudur.
Mübarek günleri geride bıraktık, Bir dahakine YA NASİP diyebiliyoruz, Kimin şu an var olup, bir daha ki RAHMET AYINDA var olacağını ancak YARATAN biliyor. Ancak bazı insanların içine düştüğü İKİLEM’in hayra değil de ŞERRE giden yol olduğu bilindiğidir.
Bir anlatım var; Fransa’da İslâmiyet’i her yönü ile araştırıp Müslüman olmuş bir kişi, O tarihteki Paris’teki Türk elçiliğine gider, Ancak Müslüman olduğunu açıklamaz, Tanışma merasiminden sonra, Fransız elçimize, Ben Müslüman olmak istiyorum, Ancak günde beş vakit NAMAZ diye bir şey var, Bunu kılmak için yine beş vakit ABDEST alınıyormuş, bu işler bana zor geliyor, nasıl olur diye sorar, Bizim MONŞER elçimiz, Olurmu efendim, Ben de Müslüman’ım, Ama ben de Abdest almıyor ve Namaz’da kılmıyorum. Hiç zahmet etmeyin der. Fransız devamla, Haç diye Mekke ve Medine yi ziyaret şartı da varmış. Bunca yolu, hayli bir masrafla oraya gitmek, İhrama girmek, Yalın ayak, baş açık tavaf etmek te bana zor geliyor, Ne yapsam acaba deyince, Bizim Monşer, olur mu efendim, ne gerek var, Ben de Müslüman’ım, ben de hiç bu işi yapmadım der. Fransız, devamla, Zekat diye bir Mecburiyet te varmış, Benim çalışıp elde ettiğim gelirimin “Kırkta birini” ZEKAT diye ihtiyaç sahiplerine vermem bana zor geliyor, demesiyle birlikte MONŞER elçi, Aman efendim ne gerek var, Ben de şimdiye dek bu görevi hiç yerine getirmedim, Ama ben de Müslüman’ım der. Fransız hemen bir de RAMAZAN AYINDA BİR AY ORUÇ TUTMAK şartı varmış, Yazın sıcağında, Kışın soğuğunda İmsak’tan Akşam vaktine kadar, Yemeden,İçmeden durmanın ne manası var der. Papyon kravatlı MONŞER ELÇİ , Aman bey efendi hiç de gereği yok, Ben de bunları yapmıyorum, Ama Müslüman’ım der.
Fransız artık dayanamaz, Sayın elçi, Sizin Müslamanlığınız ile benim Hırıstıyanlığım arasında ne FARK kaldıkı der. ABDEST YOK,NAMAZ YOK,ZEKAT YOK,HAÇ YOK,Sadece dilde kalan bir Kelime’i Şehadet ‘ten ibaret olan, Hırtlaktan aşağı inememiş bir Müslamanlık örneği.Bu günler de bu örnekleri çok yaşıyoruz. Her konuda, İçtimai hayatın her görüntüsünde, Basın da, Ticarette, Siyasette, konuşmalarımızda, davranışlarımızda, tercihlerimizde, giyinişlerimizde, davranışlarımızda, TV. Kanallarında her şeyde. İslamiyet’i kitaba uygun değilde, kendi kafalarına ve nefsi isteklerine uyğun yorumlayarak hüküm ortaya koyanların, ürettikleri toplumu sokak ve caddelerimizde, dükkan vitrinlerine bakarak ne derece yoldan çıkmış halini görmemek mümkün değil. MONŞER lerin kafa yapısı ile, SAPKINLIĞIN boyutlarının ŞEYTANA teslim olmuş bir toplum olma yanlışlığı kimseyi iyiliğe götürmeyeceği dir. Yaşanan olayları, Bu zaviyeden değerlendirerek bakmamızın gerekliğidir. Semavi afetlerden önce, İnsani afetlerin yaşanmasının, insanlık tarihindeki görüntüler olduğudur.