Günümüz toplumunda yaşanan asayiş olaylarından çoğumuzun yazılı ya da görsel basın yoluyla haberi oluyor.Ancak duyduklarımız ya da gördüklerimiz gerçekte yaşananların sadece bir bölümü. Toplumun tümüne yetebilecek kaynak sıkıntısı,ruhsal açıdan çöküntülere neden olan kişilik bozuklukları ve ahlaki açıdan eğitim yetersizlikleri nedeni ile gerek dünyada ve gerekse ülkemizde yaşanan insanlık adına dramdan çok vahşet haline gelen kıyımlar gösteriyor ki giderek suç işlemeye meyilli kalabalıkların sayısın hergün biraz daha artıyor.
Benim kadar sizler de biliyorsunuz ki yaşanan intiharlar,cinayetler, hırsızlıklar, tecavüzler, yolsuzluklar,katliamlar,istismarlar v.s gibi cezaimüeyyide gerektiren eylemlerin temelinde çoğu zaman ruhsal bozukluklar ya da ekonomik zorluklar yatıyor.
İnsanlık tarihinde ihanetin ve vahşetin atası Kabil olmuş. Suç ve ceza kabille başlar ve günümüze kadar sürer gelir. Ancak öyle bir vahşet ki; ne nasıl işlendiği konusunda ne de cezası konusunda hiçbirşey söylemeye dilim varmıyor. Daha doğrusu ifademi nekadar fevrileştirsem de öfkemi anlatmak da kifayet edebileceğini sanmıyorum. Anne katili olmaktan bahsediyorum. Bir anne evladının eliyle gelecek ölümü haketmek için neyapmış olabilirdi? Kabil bile yapmamıştı bunu. Bu alçaklığı ne Nemrut ile anlatabiliriz ne de Firavun ile gösterebiliriz.
Hayat böyle birşey işte bir tarafta; yuvalarda,kenarlarda,köşelerde gördüğü her kadına annem diye sarılan,anasını bir kez olsun koklayamamış öksüz yaralı yürekler.Diğer yan da ise Nemrut demeye bile hicap duyduğum,anne katilleri. Bu konu bu şekli ile beni fevkalade geriyor kıymetli okurlar. Sizde de aynı tesiri yaptığını düşünerek suç ve ceca ekseninden çıkıp,anne evlat ilişkisi ile devam edelim.Anne ve evlat arasında henüz bir cenin iken başlayan ve ölümün bile bitiremediği ilişkiden bahsetmek zamanı daha kıymetli kılacak düşüncesi ile bu gün sizinle bir hikaye paylaşmak istiyorum.
Değeli okurlar;
Evlat iseniz annenizi,anne iseniz de evladınızı bir de böyle düşünün.
Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebek varmış. Bir gün Allah'a sormuş:
-Allahım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?
-Tüm meleklerin arasından senin için bir tanesini seçtim. O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın.
-Pekiiiii... İnsanlar bana birşeyler söylediklerinde, dillerini bilmeden
söylenenleri nasıl anlayacağım?
-Meleğin sana dünyada duyabileceğin en güzel ve tatlı sözcükleri söyleyecek, sana konuşmayı dikkatle ve sevgiyle öğretecek.
-Peki Allahım, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?
-Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.
-Dünyada kötü adamlar olduğunu duydum,beni kim koruyacak?
-Meleğin seni kendi hayatı pahasına dahi olsa daima koruyacak.
-Fakat ben, seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.
-Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve bana gelmenin yollarını sana öğretecek. O sırada Cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Bebek gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar:
-Allahım eğer şimdi gitmek üzereysem lütfen söylermisin, benim meleğimin adı ne?
-Meleğinin adının önemi yok , sen onu ANNE diye çağıracaksın...
Melek anneme ve bütün annelere....