Bizleri müstesna bir zaman dilimine kavuşturan rabbimize sonsuz hamdüsenalar, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize binlerce salat ve salat ve selam olsun.
İlk insan Hz. Adem aleyhisselam’ı topraktan yaratan rabbimiz eş olarak da Havva annemizi var etmiştir. Sonraki nesilleri de bir anne-babadan olmak üzere insanoğlunun soyunun devamını bu kurala bağlamıştır. Bir anne ve bir babayla temeli atılan aile kurumu dinimizde kutsaldır. Aile için en önemli bireyler olan anne ve babaya rabbimiz ayrı bir ehemmiyet vermektedir.
İsra süresi 23-24. ayeti kerimelerde “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” buyurmaktadır.
Dikkatlice ayete baktığımızda, ilk cümle tevhit ilkesini hatırlatır. Allah'dan başkasına kulluk etmemek, şirke bulaşmamak, yani bütün peygamberlerin mücadelesi, bütün ilahi kitapların temel gayesi, Allah'dan başka ma’bud, ilah ve Rab edinmemek. Bu kadar önemli bir meselede hemen sonra, anne babaya iyilik kesin bir şekilde emredilmiştir. Burada hem kesinlik olarak ifade edilmesi hem de temel ilke olan tevhit ile beraber zikrediliyor olması Allah katında anne baba meselesini önemi ifade eder.
İnsanın dünyaya geliş vesilesi olan anne ve baba, insan için cennete giriş vesilesi de olabilmektedir. Zira peygamberlerimizin, bir defasında ashabına hutbe irad ederken “Burnu yerde sürtülsün, burnu yerde sürtülsün, burnu yerde sürtülsün, Ashab-ı kiram bunun üzerine, kimin burnu yerde sürtülsün ya Rasülallah? Anne babasından biri ya da her ikisi yanında yaşlılık çağına ulaşır da cenneti hak edemeyen kimsenin burnu yerde sürtülsün”buyurdu. “Allah’ın rızası anne babanın rızasında, Allah’ın öfkesi anne babanın öfkesindedir.” başka bir hadiste de böyle buyuran Allah Rasülü, “Cennet annenin ayakları altındadır.”hadisiyle de bize cennet yolunda anne-babanın konumunu haber vermektedir.
Bir insanın dünyaya gelmesi, bebeklik dönemindeki ihtiyaçlarının karşılanması, okul dönemi, gençlik yılları, hayata hazırlanması, zorlukların üstesinden gelmesi ve hayatının tüm aşaması göz önünde bulundurulduğunda anne babanın yaptığı fedakarlık, göstermiş olduğu gayret ve çabanın karşılığı olarak, anne baba yaşlandığında evlatlar beklene de buna vefa göstererek ve Allah’ın rızasını umarak anne babasıyla ilgilenmek, ihtiyaçlarını karşılamak, saygı göstermek, her şeyin zorlaştığı yaşlılık döneminde hayatı onlara kolaylaştırmak suretiyle cennete talip olmaktır.
Efendimiz (s.a.s) bir sözlerinde şöyle buyuruyorlar; Bir evlat babasını köle olarak bulsa sonrada onu kölelikten azad etse bile yine onun hakkını ödeyemez.” Ayrıca yüce rabbimiz kılmış olduğumuz her namazda bize anne-babalarımıza dua ettiriyor ki “ Rabbeneğfirli ve li valideyye ve lil müminiine yevme yegumül hisab” yani rabbim beni anne-babamı ve bütün inananları kıyamet gününde bağışla.”
Evlatlar olarak günümüz dünyasında değişen değerler hengamesinde anne-babalarımızın yerini unutmayalım. Hiçbir insana karşı kaba ve katı olmayı hoş görmeyen bir dinimiz varken biz nasıl olur da “öf bile demeyin” ikazıyla uyarılmış olmamıza rağmen anne babalarımıza kötülük yapabiliriz, nasıl üzebiliriz, nasıl karşı gelebiliriz, nasıl bağımızı koparabiliriz.
Geliniz olanlara değer verelim. Saygı gösterelim. Hizmetlerini görmeye çalışarak dualarını alalım. Allah’a karşı gelmeyi emretmedikleri sürece sözlerini dinleyelim. Rızalarını kazanalım. Dualarını alalım.
RABBİMİZ BİZİ VE ANNE-BABALARIMIZI BAĞIŞLA...