Sezonun ilk yarısı bittiği zaman Karabük'le aynıydı durumlarımız. Onlar da biz de takımın yarısını yani Bank Asya'dan kalan oyuncuların neredeyse tamamını yolladık devre bitince. Onlar işin daha çok farkındalardı sanırım ki neredeyse takımı baştan aşağıya yenilediler. Biz ise her ne hikmetse elimizdeki hocaya ve takıma güvenip yol aldık. Bazı şeylere müdahele etmek için çok ama çok geç kaldığımızı tüm çıplaklığıyla ortaya koyan bir maç oldu. Sonuç ortada...
Maçla ilgili şöyle olsaydı, böyle olsaydı diyecek hiçbir bahanemiz yok. Bir kere maçın hakemi bile bizim avantajımızdı. Türkiye'nin en iyi hakemini vermişlerdi maça, deplasman takımı olarak bizi ev sahibinin eyyamlarına ezdirmeyecek tek hakemdi Türkiye'de. Ezdirmedi de, hiç düşünmeden kırmızıyı çıkardı Shelton'a. Shelton 1-0 geride iken, rakipten kim atılsın diye sorsalar en başta diyeceğimiz adamdı. Karabük'ü geriye yaslar, bize de savunmada nefes aldırır, ikinci devrede 60'a kadar bir tane daha bulup 3 puanı kovalarız umuduyla girdik devre arasına. Hakan-Zenke değişikliği beklerken, hoca tercihini Fink'den yana kullandı. Yenal'ın hatalar zincirinin ardından 2-0 geriye düştük. Sahadaki hiç kimsede maçı çevirebileceğimize dair bir ışık kalmamıştı. Skor 2-1 olduğunda dahi...
Ben ne ruhsuzlukları için ne de yetenek özürleri için futbolculara suç buluyorum, ne giden ne de baki olan hocalarımıza, ne yönetime, ne yöneticilere, ne genel menajerlere ne de ilgili başka kimselere. Yarısı kiralık olan sahadaki takımdan terinin son damlasına kadar mücadele edip ligde kalmasını bekliyoruz. Bir tane orta kesemeyen, istop etmeyi dahi beceremeyen Yenal'dan sol bek yapan, top ayağına geldiği zaman heyecandan nefesi kesilen Hakan'dan oyun kurucu, genetik olarak son vuruş yetisizliğine ve laubaliliğe meyli olan iki tane Afrikalı forveti olan, kurtarıcı diye Serdar Özkan ve Uğur Boral'ı alan bir takımdan ligde kalmasını bekliyoruz. Aptallık bizde.