Dün, sevdiğim, saydığım, şehrimizde birçok hizmette imzası olup teşhir edilmesini istemeyen, yıllarca konut sektöründe liderlik koltuğuna oturmuş firmanın sahiplerinden, şehrimizde yaşanan birçok uzlaşmaz konuyu çözmede hakemlik rolü üstlenmiş Mustafa Sayın ağabeyim aradı beni.
Biraz sohbet ettikten sonra yazılarımı takip ettiğini, hoşuna gittiğini ancak eleştirmesi gereken yönleri de olduğunu söyleyip, "Sana bir yazı metni fakslıyorum, bu metni daha önce bir sivil toplum örgütünde sohbet olarak hazırlamıştım. Oku, belki işine yarar." dedi.
Bilmem hatırlıyor musunuz, daha önceki bir yazımda "lafın tamamı deliye denir" diye yazmıştım. Anladım ki hacı ağabeyim, bana nasihatte bulunuyor. O nasihati kelimesi kelimesine aynen sizlere aktarıyorum:
"Hayatımızda zorluğu kadar önemi de fazla olan işlerimizden biri, arkadaş seçimidir.
Arkadaşın lügat anlamı; aynı etkinliği paylaşmaktan, aynı ortamda birlikte bulunmaktan doğan bir yakınlıkla bağlanılan ya da birine bu biçimde bağlanan kimsedir. Sebebi ne olursa olsun arkadaş seçimi her zaman güç olmuştur. Bu konuda ne derecede uzman olunsa da, yine de hiç yanılmayana rastlanmamıştır.
Bunun sebebi ise, arkadaşlık tesis etmek için biraraya gelen kişilerin o anki yaş faktörü mali durum faktörü ki; bu, zenginlik olacağı gibi fakirlik de olabilir. Bu faktörler, değiştikçe kişinin takınacağı tavırların nasıl olacağını örtbas edip her zaman için iyi yönlerini ve güzel huylarını gündeme getirip kendilerini bir muz meyvesine benzeterek hatta bunun yanı sıra kendisinde olmadığı halde hayallerinde canlandırdıkları iyi yönleri de kendinde bulunuyormuş gibi karşısındaki insana sunmasıdır.
Taraflar, karşılarında bu kadar güzel huylu birini görünce iyi bir arkadaş buldum diye sevinir ve o an tesisi düşünülen kolektif yaşamı hayata geçirerek yola koyulurlar.
Aradan bir zaman geçtikten sonra belki yolun birinci çeyreğinde veyahut yarısında bazen de üçüncü çeyreğinde kolektif yaşam tesis etmek için söylenen bütün güzel yönlerin bir anda bittiğini görürüz.
Böylece insanların iyi yönleri ve güzel huylarının muza değil; hıyara benzediğini görürüz.
Nasıl hıyar yerken insanlar daima uç tarafından başlarlar ve yedikçe acı yanları gündeme gelirse; kolektif tesisi kurarken tüm hesapları, hıyarın taze ve lezzetli kısmına göre yapmışsak hayal kırıklığına uğramamız da kaçınılmazdır. Sonra da kolektif yaşama son verme yollarını ararız.
O halde arkadaşlık kurarken veya akla gelebilecek tüm kolektif yaşamların öncesinde ustalıklı bir yöntemle veya karşınızdakini kızdırarak veya sehven olmuş gibi zarara uğratarak sonuçlarına nasıl tahammül gösterdiğine bakmak lazım. Tabiri caizse hıyarı ters tarafından ısırarak başlamak daha uygun olur kanısını taşıyorum. Bu konuda dinimizin de ikazı var.
Arkadaş seçerken iyi olduğuna karar vermemişseniz mutlaka ¼ ünü yani bir çeyreğinin kötü olabileceği gerçeğine inanmak zorundasınız. Şayet kişiye kötü rapor verilmişse, yine ¼ 'ünün iyi olabileceğini kabulleneceksiniz ki ileride hayal kırıklığına uğramayasınız.