ARŞ-I TİTRETEN DUA...

Sami Kesmen

Mazlum ve masumlar ellerinden hakları ve sahip oldukları alındığı için aynı zamanda mağdur insanlardır. Allah insanlara doğuştan haklar vermiş ve bu haklar insan olmanın gereği olarak koruma altındadır. Hangi dinden ve düşünceden olup-olmadığına bakılmaksızın bu haklar koruma altındır ki, bu durum ilahi bir kanundur.

Mal can, akıl, din ve iffet/onur korunması gereken temel haklarıdır. Yaratanı inkâr edenin bile bu hakları korunmak zorundadır. Söz konusu hakları ihlal edilenler mazlumdurlar, haksızlığa uğradıkları için mağdurdurlar, savunmasız oldukları için de masumdurlar. Bu durumda olanların yaptığı dua arş-ı titreten dua olarak tanıtılır ki, bunun anlamı o kimselerin hakkını kainatın sahibi olan Yüce Allah savunmaktadır. Hakkı savunan kainatı yaratan olunca da muhakkak haklar sahibine bir şekilde iade edilecek, onursal olanlar da izale olacaktır.

Zulme uğramış kişilerin duasının çok kıymetli olduğu ve Allah katında hemen kabul göreceğine inanılır. Bu inanç; Peygamber hadislerine, bu konudaki Kuran ayetlerinin özetine dayanır ve Allah’ın sonsuz merhametinden ve adaletinden dolayı da Arş’ı (Allah’ın tahtını) titrettiği hatırlatılır.

Mazlum; zulme uğramış, haksızlığa maruz kalmış kişiyi ifade eder. İslam dini, mazlumun duasının çok önemli ve özel bir yerinin olduğunu hatırlatarak, masum ve mağdurların yardımcısının Allah olduğunu bildirir. Zulme uğrayan kişinin duası, engel tanımadan Allah’a ulaşır ve onun tahtını (Arş’ı) titretecek kadar büyük bir tesire sahiptir. Bu inanç, insanların Allah’ın adaleti ve mazlumların haklarının korunduğu bir dünyayı simgeler.

Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde; “Mazlumun duasından sakının; çünkü onun duası ile Allah arasında perde yoktur” buyurarak bu hakikati bildirmektedir. Bu hadiste, zulme uğrayan bir kişinin duasının hemen Allah’a ulaşacağı vurgulanmaktadır. Allah’ın sonsuz adaleti gereği, mazlumun duası asla cevapsız kalmaz. Çünkü Allah, haksızlığa uğrayanın yanında olup, ona yapılan zulmü mutlaka karşılıksız bırakmaz.

Mazlumun duası, hem bu dünyada hem de ahirette büyük bir güce sahiptir. İslam alimleri, mazlumun duasının etkisinin sadece kişisel değil, toplumsal bir etki de doğurabileceğini söylemiştir. Duanın gücü, Allah’ın her şeyin üstünde olan kudretiyle birleşerek, adaleti ve hakkı sağlayacak en güçlü araçlardan biri haline gelir.

Peygamberimiz (sav) farklı zamanlarda bazen ihtiyaç duyduğu, bazen de sorulan sorular ve gördüğü lüzum üzerine, duasının geri çevrilmeyecek kimseleri saymıştır. Bunların; mazlumun, adil yöneticinin, yolcunun, misafirin, ana-babanın, oruçlu kimsenin, mağdurun, masumun, yetim kimseler olduğunu bildirmiştir. Peygamberimizin bu rivayetleri, başta mazlumun olmak üzere mağdur ve masumların duasının ne kadar değerli olduğunu ortaya koymaktadır.

"Arş’ın titreyişi", mecazi bir anlatımla mazlumun duasının Allah nezdindeki değerini gösterir. Allah’ın yüce katında böyle duaların doğrudan karşılık bulacağına dair güçlü bir vurgu yapılır. Bu, Allah’ın zalimlere karşı mazlumun yanında olduğunu ve onların dualarını mutlaka kabul edeceğini ifade eder. Mazlumun duasında, insanın çaresizlik ve haksızlık karşısında Allah’a sığınışı ve ilahi adaletin tecellisi anlatılır. Arş’ı titreten bu dualar, insanın yalnız olmadığını, Allah’ın her zaman onların yanında olduğunu hatırlatır.
Arş-ı titreten, Sa'd bin Ebî Vakkâs'ın duasının kabul olmasına dair bilinen en meşhur olaylardan biri, ona zulmeden ve iftira atan bir kişi ile ilgilidir. Bu kişi, Sa'd bin Ebî Vakkâs hakkında haksız bir şekilde konuşmuş ve ona hakaret etmişti. Sa'd bin Ebî Vakkâs buna sabretti ve kişi hakkında Allah’a dua ederek; "Ya Rabbi! Eğer bu adam yalan söylüyorsa ve haksız yere bana iftira atıyorsa, onun ömrünü uzun, fakirliğini daim ve fitnelere maruz bırak" diyerek Rabbına niyâzda bulundu. Bu dua üzerine, o kişiye musibetler isabet etti. O adam yaşlılık döneminde akıl almaz bir fakirlik ve zayıflık içinde yaşamış, sokaklarda dilenmeye başlamıştır. Aynı zamanda yaşlandıkça genç kızları taciz edecek hale gelmiştir. İnsanlar bu duruma şahit olduğunda ona “Bu duruma neden düştün?” diye sorduklarında, "Sa’d’ın bedduasına uğradım" derdi.

Bu olay, Sa'd bin Ebî Vakkâs'ın duasının ne kadar güçlü olduğunu ve duasının kabul edildiğini gösterir. Peygamber Efendimiz’in Sa'd bin Ebî Vakkâs hakkında "Duası kabul edilenlerdendir" demesi de bu olayları teyit eder. Bu kıssa, zulme uğrayanların içtenlikle yaptığı duaların Allah katında nasıl kabul görebileceğini ve özellikle mazlumların dualarının ne kadar etkili olduğunu gösteren güzel bir örnektir.
Mazlum, masum ve mağdurların hayırdualarını alınız, bunu başaramazsanız bile asla onların bedduasını almayınız. Çünkü; onların arş-ı titreten beddualarının karşılık bulması Allah’ın vaadidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.