Konuşurken kullanılan dil, dişler, damak, küçük dil, çene gibi organların düzenli olarak birbirini takip eden hareketleri gerçekleştirememesi nedeniyle artikülasyon olarak da adlandırılan sesletim bozukluğu ortaya çıkıyor. Sesletim bozukluğunun sıklıkla çocukluk döneminde görüldüğünü belirten uzmanlar, çocuğun konuşma anlaşılırlığı belirlenen sınırların altında kalıyorsa uzmana başvurulması gerektiğini ifade ediyor. Uzmanlar, çocuk R yerine Y veya Ğ çıkararak cümle kurduğunda sevimli de görünse hatasının pekiştirilmemesini ve düzeltmesi için doğru model olunmasını tavsiye ediyor. Sesletim bozukluğunun konuşurken kullanılan dil, dişler, damak, küçük dil, çene gibi organların olması gerektiği şekilde düzenli olarak birbirini takip eden hareketleri gerçekleştirememesi nedeniyle ortaya çıktığını ifade eden Dündar, “Bu durum yanlış öğrenme, yapısal bozukluklar, işitme engeli, yarık dudak-damak ve ağız-yüz anomalileri, ortodontik anomaliler, işitme kaybı, zihin engeli, nörolojik kökenli bozukluklar gibi nedenlerle ortaya çıkabiliyor.” dedi.
KONUŞURKEN ANLAŞILIRLIĞINA DİKKAT EDİLMELİ
Beklenilen konuşma anlaşılırlığının 2 yaşında yüzde 50, 3 yaşında yüzde 75 ve 4 yaşında ise yüzde 100 şeklinde olması gerektiğini vurgulayan Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, “Bu oranları düşünürken ebeveynler tarafından değil çevredekiler tarafından anlaşılıyor olma durumunu dikkate almalıyız. Çocuğumuzun anlaşılırlığı bu sınırların altında kalıyor ise bir uzman tarafından değerlendirilmeli ve uygun terapi sürecine başlanmalı. Terapi sürecine girildiğinde sesletim bozukluğu terapileri diğer dil ve konuşma bozuklukları içinde en fazla verim alınan terapilerdendir.” diye konuştu.
İLK AŞAMADA TEKRARLARLA PEKİŞTİRME YAPILIYOR
Sesletim bozukluğu terapilerinde hedef sesin doğru üretimi için kullanılması gereken organların doğru şekilde konumlanması ve beklenen hareketlerin yapılmasının sağlandığını belirten Dündar, “Bu durum işitsel, görsel, dokunsal ipuçlarıyla ya da yardımcı materyallerle sağlanabilir. Hedeflenen ses bu yolla üretilip tekrarlarla pekiştirildikten sonraki aşamada ise bu sesin sözcük ve cümle içinde doğru kullanımı pekiştiriliyor. Son olarak ise edinilen sesin günlük konuşma içinde genellenmesi sağlanıyor.” dedi.
UYARARAK DÜZELTMEK YERİNE MODEL OLUNMALI
Dil ve Konuşma Terapisti Hazel Ezgi Dündar, ‘Ebeveynlerin burada ilk olarak yapması gereken ne kadar sevimli gelse de çocuğun hatalı üretimlerini pekiştirmemek olmalı’ diyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Örneğin çocuğumuz “arı” yerine “ayı” diyorsa, bu durumda çoğunlukla aileler de gelişebilecek diyalogların daha eğlenceli gelmesi sebebiyle çocuğun hatalı üretimini taklit edebilir ya da çocuk bu üretimi yaptığında eğlendiklerini çocuğa göstererek bu hatalı üretimi pekiştirebilirler. Bunun yerine çocuğun hatalı üretiminin hemen arkasından “Aa evet bu bir arı” gibi bir kullanımla sözcüğün doğru haline model olunmalı. Bu noktada model olmak ile çocuğu devamlı düzeltmeye zorlamak karıştırılmamalı. Sesi doğru şekilde edinmemiş bir çocuğu uyararak yıpratmak yerine gelecek yıllarda daha büyük sorunlara neden olabilecek bu bozukluğun doğru çözümüne ulaşmak için uzman desteğine başvurulması gerekiyor.”