Yaşamımız süresince hepimiz bir çok konuda çeşitli arzular duyarız.Adından da anlaşılacağı gibi bu,sadece bir dilek.Ne zaman gerçekleşir,zaman ve olayların akışına bağlıdır.
Arzularımızın tatmin edilmesini pek önemsememek hatalı bir düşünce olsa gerek;çünkü bir arzumuzun gerçekleşmeyeceğini düşündüğümüz anda onu tekrar önemseriz.Ancak gerçekleşeceğinden kesinlikle emin olduğumuz zaman,peşinden koşulmaya pek de değmediğine hükmederiz.
Her şeye rağmen haklı olduğumuz bir taraf da vardır.Çünkü arzuların gerçekleşmesi ve mutluluk,sadece kesin olduklarında küçük görünseler de,bir dengesizlik halidir ve ancak keder doğurabilir.Arzu ne kadar eksiksiz biçimde gerçekleşmişse,keder de o kadar hafif olur.Mutluluk doğa yasasına aykırı biçimde biraz uzamış,alışkanlıkla pekişmiş ise, dayanılmaz olur.
Hem mutluluk peşinde koşup hem de yakında sonuçlarını sergilemeye başlayacak olan yeni bir eylemin bizi mutlak umutsuzluğa düşürmeyecek bir beklenti hali yaratmasını istememiz,kısacası mustarip olduğumuz hastalığı bize daha az acı vereceğini zannettiğimiz başka kılıklara sokmak istememiz son derece anlaşılır bir durumdur.
Hayatımız boyunca benliğimiz için en değerli olan hedefleri önünde görür,ama bu hedefleri sürekli gözleyen ben'i hiç algılamazsa,aynı şekilde eylemlerimizi yöneten arzu da eylemlere eğilir,ama kendisine yönelmez.Bunun nedeni belki aşırı faydacı olup eyleme dalması ve bilgiyi küçümsemesi,belki bu gününün hayal kırıklıklarını telafi etmek için geleceğe yönelmesi,belki de zihinsel tembellik yüzünden,içe bakışın dik yokuşundan yukarı çıkmaktansa hayal gücünün yumuşak eğiminden aşağı kayıvermesidir.
Gerçi bütün hayatımızı gözden çıkarmaya hazır olduğumuz olduğumuz o buhranlı saatlerde,hayatımızın bağımlı olduğu bazı arzular bizim nazarımızda işgal ettiği yerin büyüklüğünü giderek ortaya serdikçe; dünyada altüst edilmemiş bir şey bırakmadıkça arzuların şiddeti tersine bir orantıyla giderek azalır ve sonunda hç kalmaz.İçimizdeki duygular aracılığıyla her şeyde arzuladığımız izlerini,yani sonucu bulur,onun kendisini,yani sebebi hiçbir yerde bulamayız.Ancak sahip olduklarımız ölçüsünde var olur.Arzunun manevi atmosferi değişken,inançlarımızın farklı basıncı arzularımızın gerçekleşmesini azaltmış,bazen sonsuza kadar uzatmış,bazen de güzelleştirip bir tebessümde sonuçlanabilir.
Bilinir ki sahip olduklarımız ölçüsünde var olur demenin ardından gerçekten yüz yüze geldiğimiz şeylere sahip oluruz. Bir çok hatıramız,ruh halimiz,düşüncemiz bizden uzaklara yolculuğa çıkar,onları gözden kaybederiz.O zaman da,benliğimiz diye tanımladığımız toplamın içinde onları hesaba katmayız.Ama onların içimize girmek için gizli yolları vardır.İnsan ancak hatırladığı şeyleri özleyebilir.
Bu şuna benze;bazen yıllarca süren zaaftan,isteksizlikten ve suskunluktan bir enerji ansızın fışkırabilir.Tıpkı sönmüş olduğunu düşündüğümüz hatta çok iyi bildiğimiz bir yanardağın aniden patlaması gibi.
Yeni yeni arzuların gerçekleşmesi ve mutluluğa dönüşmesi dileğiyle...