Her yıl sonu olduğu gibi bu sene de asgari ücret tartışmaları başladı. Hatta bugün de ikinci görüşmeler başlayacak. Görüşmeler yapılıyor olsa da asgari ücretin ortalama ne kadar olacağını az çok hepimiz biliyoruz.
Türkiye’de çalışanların %36’sı asgari ücret ile çalışıyormuş. Avrupa’ya göre baktığımız zaman çok yüksek. Gerçi %36’nın dışında kalan yüksek bir kesim de asgari ücretin en fazla 1000-2000 TL üstü alıyordur.
Asgari ücretin ne kadar olduğu, ya da kaç birim olduğunu aslında çok önemsemiyorum. Asgari ücretin artmasıyla beraber, hayatımızdaki her şeye de zam geliyor. Hal böyle olunca asgari ücrete isterse %100 zam gelsin, zamların oranı %150 olunca, artan maaşın da bir anlamı kalmıyor ne yazık ki.
Asgari ücret alan bir kişinin kabaca giderlerini hesapladığımızda, bu kişinin sosyal yaşamına ayıracağı bir maddiyatı da kalmıyor. Sosyal yaşamı geçtim, ana giderlerini zor karşılayan milyonlarca hane var.
Önceden asgari ücret ile asgari bir yaşam sürebilme imkanı varken şimdi ise, asgari bir yaşam sürmek bile imkansız.
Çevrenize bir bakın toplu taşımada, sokakta, pazarda yüzü gülen insan sayısı kaçtır acaba? Maddi sorunlar insanların artık yüzüne yansımakta. İnsanların birbirine tahammülü, sevgisi, saygısı da çoğunlukla bu ekonomik sebeplerden ötürü azaldı. Sadece ekonomiye bağlayamayız tabi. Eğitim, sosyal medya vb. faktörleri de etkili ama ekonomi hayatımızın ciddi bir belirleyicisi.
Tabi asgari ücreti sadece maaş alan tarafından değil, maaş veren tarafından da düşünmek lazım.
Asgari ücret alan bir işçinin şu an bir işverene gideri yol, yemek ve sigorta giderlerini de kattığınızda 20 bin TL civarında. Asgari ücrete yapılacak zam dengeli olmazsa, işten çıkartma haberlerini önümüzdeki aylarda duyabiliriz. Aslında mevzu asgari ücreti arttırmak değil, alım gücünü arttırmak. Kısacası her yıl yaşanan bu durum şöyle ifade edilebilir; Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık...
Hayırlı ve mutlu haftalar