Son günlerde gündeme gelen "Astral Yolculuk" bir çok kimsenin dikkatini çekmiş, bu konuda sorulan soruların muhatabı da genellikle ilahiyatçılar olmuştur. Ülke insanımızın büyük bir bölümü yaptığı işlerin ve attığı adımların inandığı dinin değerlerine uyup-uymadığını öğrenmek istemektedir. İbadet hassasiyeti olmayanlar bile böyle hareket etmektedir. Hatta kendisi haram olan işlemler yaptığı halde çocuklarının kendisi gibi olmasını istemeyenlerin sayısı da çoktur. O nedenle; son günlerde sosyal medyanın gündem yaptığı "Astral Seyahat" konusunda dinin bakışının ne olduğu öğrenilmek istenmektedir.
Metafizik Yolculuk anlamına gelen Astral Seyahat; dinin değil, Astrolojinin konusudur. Ama her olayın dini açıdan değerlendirmeye tabi tutulması doğrudur, zira; dinin her olay için söyleyeceği bir sözü vardır. Astral seyahat, bedenin fiziksel sınırlarının ötesine geçerek ruhsal bir boyuta seyahat etmesi olarak tarif edilmektedir. Bu olayın; genellikle fiziksel bedenin dışında geliştiğine inanılır. Farklı inan gruplarında yaygın olarak benimsenen bu inanç ve uygulama; İslam dünyasında da farklı bir bakış açısıyla ele alınmaktadır. Hatta, Peygamberimizin miraç mucizesini Astral Seyahat/ Metafizik Yolculuk olarak değerlendiren ilahiyatçılar da vardır.
İslam inancına göre, insanın varlığı; ruh ve bedenin birleşimi ile oluşmaktadır. Allah, insan ruhunu yaratmış ve bedenine yerleştirmiştir. İsra suresi 85.ayette; ruhun mahiyeti hakkında çok az bilgi verilmiş olup, ruhun Allah'a ait bir sır olduğu vurgulanmıştır. İslam'da, ruh ve beden arasındaki bağ; ölümle birlikte çözülmekte ve ruh, ahiret yolculuğuna başlamaktadır. Bu bağlamda, ruhun bedenden ayrılması; ölümle ilişkilendirilir ve bu durum, insanın dünya hayatının sona erdiği bir süreç olarak kabul edilir.
Astral seyahat kavramı; ruhun bedenden ayrılarak farklı boyutlara seyahat etmesi fikrine dayanmaktadır. Ancak İslam'da bu tür bir ayrılma, ölüm dışındaki durumlarla ilişkilendirilmez. Ruhun bedenden bağımsız olarak hareket edebilmesi, İslam'daki klasik ruh ve beden anlayışıyla uyumlu değildir. İslam inancında, ruh ve beden birliği, yalnızca Allah'ın iradesiyle bozulur; bu nedenle, insanın iradi bir eylemle ruhunu bedenden ayırarak başka bir boyuta geçmesi, İslami inançla örtüşmemektedir.
Astral seyahat gibi pratikler, gaybı bilme veya bilinmeyen alemlere seyahat etme iddiasıyla ilişkilidir. Bu tür bir arayış, İslam'da hoş karşılanmaz. Çünkü İslam'a göre, insanın sınırlarını bilmesi ve ilahi iradeye teslim olması esastır. Astral seyahatte, kişinin ruhunu bilinmeyen boyutlara yönlendirmesi, gaybı kontrol etme ve müdahale etme arzusunu yansıtmaktadır ki; İslam bu tür yaklaşımları kabul etmemektedir. İslam’a göre, insanın gaybı kontrol etmeye çalışması; Allah'ın kudretine müdahale olarak görülür ve bu durum tevhid inancına da aykırıdır.
Tasavvuf, İslam’ın manevi ve mistik yönünü temsil eder. Tasavvufi pratikler, insanın Allah'a daha yakın olma arayışını içermektedir. Bu arayış; yoğun zikir, tefekkür ve ibadet yoluyla gerçekleştirilir. Tasavvufta, ruhsal deneyimlere ve ilahi hakikatlerin keşfine dair önemli öğretiler bulunmaktadır. Ancak bu deneyimler, Allah’a yakınlaşma çerçevesinde değerlendirilir ve bireyin kendi iradesiyle kontrol edebileceği bir süreç olarak görülemez. Tasavvuftaki ruhsal yükseliş, bugün ifade edilen metafizik yolculuktan farklı, ruhsal bir rahatlama, manevibir gelişmedir.
Astral seyahat denemeleri; bazı kişiler tarafından kişisel gelişim veya ruhsal farkındalık aracı olarak görülse de, İslam'da bu tür arayışlar, Allah’a olan teslimiyetten sapma olarak değerlendirilmektedir. İslam'a göre, insanın gerçek manada ruhsal gelişimi, Allah’a ibadet etmek, O’na yakınlaşmak ve O’nun rızasını kazanmakla mümkündür. Ruhsal deneyimler, ancak bu çerçevede değerlendirildiğinde anlam kazanmaktadır.
Astral seyahat, İslam'ın ruh ve beden anlayışıyla örtüşmeyen bir kavramdır. Astral seyahat gibi uygulamalar; İslam’ın temel prensipleriyle bağdaşmadığı için sakınılması gereken bir eylem olarak değerlendirilir. Astroloji, tarih boyunca farklı kültürlerde ve inanç sistemlerinde önemli bir yer tutmuştur. Gökyüzünün hareketlerinin yeryüzündeki olaylar üzerinde etkili olduğuna inanılan bu anlayış; karmaşıktır ve farklı inanç sistemlerine göre de değişkenlik gösterir.
Astrolojinin manevi boyutu; insanın varoluşsal sorularına cevap arayışında önemli bir rol oynar. Birçok insan için astroloji; kaderin bir haritası olarak görülür ve bu harita; kişinin yaşam yolculuğunda rehberlik ettiğine inanılır. Gezegenlerin ve yıldızların hareketleri; bireyin karakter özelliklerini, yaşam deneyimlerini ve kaderini şekillendiren unsurlar olarak kabul edilir. Bu bağlamda, astroloji; insanın evrenle olan bağını ve bu büyük düzen içerisindeki yerini tarif etme gayretidir.
Özetle; Astral Seyahat/Metafizik Yolculuk; ehli sünnet kabüllerine uygun değildir. Bu anlayış; bir çeşit ruhsal ve zihinsel hastalıktır. Peygamberimizin miraç mucizesini bu,konuya dayanak kabul etmek; İslam dinini bilmemektir. Miraç hadisesi bir mucizedir ve Peygamberlik işaretidir. Peygamberimizin Allahın elçisi olma görevinin bir yansımasıdır ki, beşeri dünya ve normal bakışla izah edilemez. Beşeri izaha muhtaç olması; bir eksiklik değil aksini Peygamberlik alametidir. Ehli sünnete göre bilginin kayrağı vahiydir, vahyin muhatabı akıldır, aklı aşan konular imanidir.
Astral Seyahat anlayışı; İslami değildir. Bu anlayışa itibar edilemez. Hayal dünyasında yaşamanın ifadeyi yansımış, pratiği olmayan teorik ama karşlığı olmayan bir düşüncedir.