Çocukluk, ayın yüzünü görmektir en çok. Parmak uzatmak yasaktır aya. Öylece anlatır çocuk. Ayın yüzünü görebilmektir çocukluk en çok. Ve hiçbir büyük göremez ayın yüzünü. İşte, oradadır, ağzı, burnu.
Sonra toplanır çocuklar. Ulu bir çınarın ucunda parlayan koskocaman aya bakarlar birlikte. Hepsi görürler; ayın yüzü var… İnandıramazlar kimseyi. Tüm gün bunu konuşurlar aralarında. Yine gece olur sonra. Yine ay, onlara yüzüyle bakar.
Nasıl oluyorsa artık, ay zayıflar git gide. Onlar da öğrenmiştir; ay zayıflar ve sonra yine ay olur. Yine görünür yüzü, tüm berraklığıyla.
Ulu bir çınarın en ucunda, öylece durur ay.
Asırlar sürer anlamaları. Büyüdükçe kişi, kaybolur aydaki yüz. Ay, işte öyle bir gök cismi olur. Asırlar sürer anlamaları.
Ezberlerinde bir çocuk dünyası varsa eğer, eski günleri hatırlar ve yine de inatla görürler, ayın yüzü var, ayın yüzü var…
Büyük bir meydanda, ulu bir çınarın ucunda öylece durur ay.
Açıklanamayan her şey tanrısaldır o yıllarda. Ayda bir peygamber yüzü görürler. Ve belki tanrının kendisini. Ne basit ve de ne karmaşıktır bir çocuğun dünyası.
Ayın yüzü var, yüzü var…
Uysal bir sürü gibi ve fakat bir o kadar da canhıraş, koşup dururlar. Gece uykusunda olanlara anlatırlar; ayın yüzü var, yüzü var… Işıltıya keser, ulu çınarın yaprakları.
Heyecanla, büyük bir heyecanla, heyecanla yaşamaktır çocukluk. Seyredilen her filmi tekrar etmek… Tahta kılıçlarla olmayan fetihler yapmaktır çocukluk. Tık nefes olana dek koşmak. Tere bulanmak, azarı göze alıp. Her akşam, bir annenin çağrısına dek koşuşturmak; budur çocukluk.
Ayın yüzü var, yüzü var…
Salınıp durur; ayın yüzü var , yüzü var…
Makara tekerli, tahta bir arabayla dünya turu atmaktır çocukluk. En sahici arabadan daha sahici. Arkadaşını gezdirmektir son sürat.
Kan ter içinde bisiklet sürmektir. Aynı sokaklarda saatlerce dönüp durmak. Her sabah temizlemek yeniden, yeniden. Kırmızısına vurulmak o bisikletin; çocukluk budur.
Ayın yüzü var, yüzü var…
Ölüme adım farkı kalmışken, hala ayın yüzünü görmektir çocukluk. Diri tutmak içindeki çocuğu. Aya yüz biçmek hala. Anlam yüklemek her karaltıya.
Ulu bir çınarın ucunda, yapraklarını ışıltıya keserek, hala parlaması aynı çocukluk ayının. Kadim bir dosta bakar gibi bakmak ayın yüzüne. Ve hala parmağıyla gösterememek ayı. İki eli cebinde, gözüyle… Ay hala bakar işte o zaman. Ay bakar, yüzüyle yüzünüze.
Ayın yüzü var, yüzü var… Yüzü var, tüm yüzlerde gizli. Işıldatır hala, artık küçülmüş bir meydandaki çınar yapraklarını.
Büyürsün. Kelimeler büyür içinde. Dal budak salar. Sığınarak çocukluğuna, toparlarsın cümlelerini. Ayın yüzüne sığınırsın. Herkes gitmişken, ayın yüzü hala oradadır, tüm yakınlığıyla. Nereye gitsen ay oradadır. Dünyanın her yerinde. Ve çocuklar bilir, senin de bildiğini; ayın yüzü var , yüzü var…
Göğe bak ve el salla. Eskimemiş çocukluğunun masumluğuyla. Ayın yüzü var, yüzü var…