AZ İNSAF AZ DA DÜRÜSTLÜK

Adnan Bahadır

Bugün yerimiz yeterse birkaç konuya değineceğim, bunlardan ilki SASKİ Genel Müdürünün Genel kurulda yaptığı konuşmayla ilgili basının tek taraflı haberidir. Bu haber bizim gazeteyi ilk kurduğumuz zaman açılışta söylediğim “Biz Müftüye keçi çaldırmayacağız” haberiyle çok benzeşmekte, neydi Müftünün Keçi çalma konusu, hatırlatarak konumuza devam edelim. Altmışlı yıllarda Edirne’nin bir ilçesinde Müftünün Keçisi çalınıyor, müftü günlerce keçiyi arayıp bulamayınca, bari bir gazeteye gidip haber yaptırayım diyor ve gazetenin yolunu tutuyor. Gazeteye gittiğinde olayı anlatıyor ve haber yapılması halinde belki keçisinin bulunacağını söylüyor, gazetedekiler de derhal hocam yarın manşettesiniz deyip Müftüyü yolcu ediyorlar. Ertesi gün Müftü bir heyecanla gazete bayisine gidip gazeteyi alınca birde ne görsün manşet haber aynen şöyle “Müftü Keçi çaldı” Müftü gazeteyi alıp soluğu gazete merkezinde alıyor ve bu nasıl bir haber diye sorduğunda aldığı cevap aynen şu” Hocam bu ilçede her gün onlarca keçi çalınır onun haber değeri yok ki, haber değeri olan Müftünün keçi çalmasıdır” olur. Allaha hamdolsun ki on beş yıl oldu bu gazeteyi kuralı hiç müftüye keçi çaldırmadık, olayların doğrusu neyse haber yaptık.

Gelelim konumuza; birkaç gün önce SASKİ’nin Genel Kurulunda Genel Müdür Bahattin bey SASKİ’ye 130 bin kişinin borçlu olduğunu, ancak SASKİ’nin sadece bunlardan Dört bin küsürünü icraya vermek zorunda kaldığını, bunun da yasal bir zorunluluk olduğunu söylemiş, bizim meslektaşlar da 130 bin rakamını görmezlikten gelip SASKİ Dört bin küsür kişiyi icraya verdi diye verip veriştirmiş. Mustafa Demir’e kızın! Akıllı kavşakların hiç bir işe yaramayacağını, sadece vatandaşa ceza yazmanın ötesinde asla bir getirisi olmayacağını yazın! Başkan Demir’in kimseyi dinlemediğini, uyumsuz olduğunu, kendisini çok beğendiğimi, Radikal halaoğlunun dışında kimseyle istişare etmediğini hatta ve hatta On Dokuz Mayıs Törenlerinde kafasında şapka, elinde bayrak heyecanla Onuncu Yıl Marşını nasıl okuduğunu yazın! eyvallah. Ancak her ay elli milyon gideri olan ve sürekli yatırım yapan hatta altı ay gibi kısa bir sürede Havzaya çok şahane bir arıtma tesisi yapan SASKİ’nin kredi kullanmadan zar, zor ayın sonunu nasıl getirdiğini bilen biri olarak yapılan bu haberi şiddetle kınıyorum, az insaf, azda dürüstlük diyerek bu konuyu geçiyorum.

İkinci konumuz dün sabah meyveci dede olarak bilenen çok eski dostum olan Mustafa Karabıyık ve oğlu Osman’ın yeni Kürtün ırmağı boyundaki arazisinde yaptığı meyve Bahçesini gezdik ve açık hava kahvaltı mekanında bizleri ağırladı. Mustafa ağabeyi bu bölgenin meyve sebze konusunda en tecrübeli ve konusunda otoriter olan bir ismidir, yaptığı işi on numara yaptığı gibi kişilik olarak da takdire şayan bir kişiliğe sahip ağabeyimizdir. İşletmesinin en büyük eksiği yoldur, bu konuda Mustafa Demir’e ve Cemil Deveci ’ye büyük iş düşüyor, o yolu bir an önce yapmaları gerekmekte işletmecinin önünü açmak zarureti var. Mustafa ağabeyle konuşurken dikkatimi çeken bir husus oldu, hani şu Deveci armudu şöyle karlı, böyle ekonomiye katkısı var diyorlar ya işin aslı hiç de öyle değil Deveci armudu artık Samsun’da ticari bakımdan zarar eden, iklimin çok rutubetli olması nedeniyle vurulan ilacın maliyetinin elde edilen mahsulün iki katı maliyetine denk geldiğini anlattı. Bu konuyu başka bir yazıda detaylı olarak anlatacağım, Mustafa ağabeyin kahvaltı mekanına ailece gidip görmenizi ve kahvaltı yapmanızı tavsiye ederim. Bu konuyu da burada kapatıp başka bir konuya girmek istiyorum.

Bir önceki yazımda Ak Parti’nin Onuncu Yıl Marşını çaldırmasının doğru olmadığını yazınca bazı okurlarım Onuncu Yıl Şiir’inin neresini beğenmediğimi sormuşlar, sanırım arkadaşlar yazımı iyi okumamışlar, ben şiirle ilgili bir şey yazmadım dedim ki Onucu Yıl Marşı CHP’nin marşı, Çırpınırdın Karadeniz marşı ülkücülerin marşı, Fetih marşı da Milli Görüşçülerin marşı. Ak Parti iktidarı CHP‘nin marşını çalıyorsa buna itiraz ederim, bunu yapanlar ya reddi miras yapsınlar artık biz de CHP ile aynı şeyleri düşünüyoruz desinler bunu biz de bilelim, ya da misyonlarının gereği neyse onu yapsınlar. Örneğin On Dokuz Mayıs törenlerinde Onuncu Yıl Marşı yerine Fetih marşını çalsalar ne olur bunu bir düşünsünler. Ayrıca Atatürk Samsun’a çıktığında Onuncu Yıl Marşını çaldırdıysa sorun yok, yok o sıkıntılı dönemlerde onca çile çekerek hangi meşakkatli işleri yapmışsa onlara anlatması Ondokuzmayıs ruhuna uygun olur, yoksa sadece Onuncu Yıl Marşı, yarı çıplak sanatçılar ve Ondokuzmayıs törenlerinin ruhuna uygun olmadığı kanaatindeyim, aksini iddia eden varsa beri gelsin. Sözlerime son vermeden önce dün dikkatimi çeken bir konuya daha değinmek istiyorum, Bazı internet gazetelerinde çıkan haberler nedeniyle Galip Öztürk’ün Samsun Üniversitesin’in Ondokuzmayıs yerleşkesinde yaptığı yardımlar nedeniyle adı verilen binadan adı silinmiş! Bu durumu asla tasvip etmiyorum, Galip Öztürk ceza almış olabilir, ülkeye giremeyebilir, zaman, zaman ben de eleştiriyorum kendisini ama adam hayır yapmış ve oraya adı verilmiş ise bir iki internet sitesinde haber yapıldı diye adını kaldırmak omurgalı bir duruş değil. Rektör Mahmut Aydın hocanın açıklamasını gördüm ama doğru bulmadım, adam hayır yapmış ise vefalı olmak zorundayız, İmamoğlu daha önce ilçe belediyesinde başkan iken kimlerin heykellerini dikmiş ortada. Galip Öztürk’e kızmak ayrı bir şey vefalı olmak ayrı bir şeydir, doğru neyse onu yapmak zorunda olduğumuzu unutmayalım diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla..

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.