AKP rejiminin kitleselleşmesinde, oylarını hızla artırmasında en önemli araçlardan biri olan "Sağlığa erişimin kolaylaştırılmasının" payandaları çöküyor, kısaca sağlık balonu sönüyor. Birçok sağduyulu sanılan kalem erbabının görüntüye aldanarak övgüler düzdüğü AKP'nin "Sağlıkta Dönüşüm" serüveni hızla irtifa kaybediyor. Hekimlerin, tüm sağlık çalışanlarının sırtına ağır yükler bindirip, çalışma, ekonomik-demokratik haklarını gasbetmeye vardırılan sistem, her yerinden su alırken, sağlığın patronajını üstlenen Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)'nun bütçesinde kara delikler oluşması kaçınılmazdı ve beklenen oldu.
Merkezi bütçe için en büyük kamburu oluşturan SGK, sonunda yükü halka bindirmek zorunda kaldı. Şimdi herkese daha yüksek sesle, "Paran kadar sağlık" diyorlar ve hastane,ilaç faturaları için daha çok "pamuk eller cebe" diyorlar. Dahası, sayıları 9 milyonu bulan yoksul yeşil kartlılara, sağlık hizmetinden yararlanmaları için aldıkları "yeşil kart"ları iptal edip, yoksulluğunu "Gelir Testi" ile kanıtlama mükellefiyeti getiriyorlar. Birçok gelirsiz ya da az gelirli kitleyi SGK'ya daha çok prim ödemeye mecbur ediyorlar. Artık, TC numaranı söyle, istediğin hekime git, tedavi ol,ilacını al, balonu sönüyor, paran kadar sağlık, insafsızlığının devri başlıyor.
Sağlık balonunu patlatan, bol keseden sağlık ihsanı oldu. Hekimlerin,sağlık personelinin iş yükünü umursamadan ardına kadar açılan hastane kapılarına başvurular doludizgin arttı. SGK kayıtlarına göre hastanelere 2008'de 217 milyon olan başvuru sayısı 2011'de 300 milyona ulaştı. Bu hasta başvurularının karşılığı SGK, hastanelere 2008'de 14 milyar TL öderken 2011'de bu ödeme 21 milyar TL'yi aştı. Ama bitmedi. 2008-2011 arasında her yıl ortalama 310 milyon reçeteyi ödedi SGK. Bunların tutarı da yıllık ortalama 15 milyar TL yi aştı. Böylece, SGK'nın sağlık harcamaları her yıl 4 milyar TL artarak 2011'de 37 milyar TL'yi buldu.
İlaç ve tedavi için eller cebe, sağlık hizmeti için SGK primi için eller cebe..Artık söylenen bu
Bunları yerine getiremeyen için sağlık rüyası bitiyor. AKP'nin gerçek neoliberal yüzlü sağlık politikası ortaya çıkıyor
(Mustafa Sönmez)
PİYANGO
Cumhuriyet'in başlarında (16 Şubat 1925 'te) kurulan ve on yıl sonra (24 Mayıs 1935' te) adı Türk Hava Kurumu'na çevrilen Türk Tayyare Cemiyeti, Hava kuvvetlerine pilot yetiştirmesi ve uçak alması (sonraları, uçak yapması) için birçok gelir kaynağıyla donatılmış. Tayyare Cemiyeti'ne nakit piyangosu tekelini veren 9 Ocak 1926 tarihli kanunun 2 'nci maddesi, bilet ve ikramiyelerden Kazanç, Belediye vergileri ve damga resmi alınmamasını öngörüyordu. Bununla birlikte, ilk tertiplerde Cemiyet ödüllerden yüzde 10 kesinti yapmaktaydı. 14 Mayıs 1927'de, ikramiyeler Veraset ve İntikal Kanunu'nun 20. maddesi hükmünden istisna edildi. Böylelikle, verdiği ödülden hiçbir kesinti yapmayan tek örgütlenme Tayyare Piyango'su oldu. Bu özellik, günümüz Milli Piyangosu' nda da devam etmekte, piyango adını taşısın taşımasın, öteki ödül verme düzeneklerinin hepsinde yasal vergiler kazanandan kesilmekteydi. Genellikle sanıldığı gibi, 1926 yılında başlayan Tayyare Piyangosunun Cumhuriyet döneminin ilk nakit para ödüllü piyangosu olduğu doğru değildir. Ondan bir yıl önce, 1925 'te Türkiye Tayyare Cemiyeri Mektepleri yararına üç ayda bir para ödüllü piyangolar düzenlenmiş ve aynı yıl içinde (1 Temmuz, 15 Eylül, 15 Aralık tariherinde) üç çekiliş yapıldıktan sonra, kurulan sistem yeni bir örgütlenmeyle Tayyare Piyangosuna dönüştürülmüş. Şimdi nereden çıktı bu piyango tarihi dediğinizi duydum. Haklısınız. Bir arkadaşımızın gönderdiği milli piyango logosu böyle olsun dediğini görünce çağrıştı bende. Her ayın 9'unda 19'unda 29'unda size de çıkabilir diyor yaa.. İşte onu anlatan logo
ÖMRÜ KİTAP YAZMAKLA GEÇTİ
Bir Ağustos ayının 14'ünde Trabzon'un Maçka ilçesine bağlı Hamsiköy'de gözlerini dünyaya açtığında tarihler 1946'yı gösteriyordu. Daha sonra Samsun'a göç eden ailesi'yle Samsun'a geldi. İlkokul'u Samsun 19 Mayıs ve Rızânur'da (1954-59) tarihleri arasında okudu orta ve lise bölümlerini de Samsun Ticâret Lisesi'nde (1959-65)'de tamamladı. Yüksek tahsilini ise Ankara İktisâdi ve Ticarî İlimler Akademisi'nde tamamlamak suretiyle 1969 yılında "Bankacılık Bölümü" nden mezun oldu. Öğrenciliği sırasında, Gümrük ve Tekel Bakanlığı Tarife Şubesi'nde memuriyete başladı. 1971 yılında Levazım Yedek Subayı olarak tamamladığı askerlikten sonra da devam ettirdi. İstanbul Çıkış (İhracat) Gümrüğü'nde Müdür Muavini iken kendi isteği ile 1974'te Samsun'a tayin oldu 1980 yılında "Samsun Gümrük Müdürü" olarak atandı. Ağustos 1981'de, Ankara Gümrükleri Başmüdürlüğü'nde "Şube Müdürü" iken "istifa" ederek memuriyetten ayrıldı. 1972 yılında günümüze kadar tam 31 kitap yazdı. Denge Gazetesi'nde de köşe yazarlığı yapıyor. Derebahçeli Ali Kayıkçı'dan söz ediyoruz. İşte 40 yıla 31 kitap sığdıran pek çok ödülün sahibi Ali Kayıkçı ile bu haftanın sohbeti'ni yaptık. 22 Ocak Pazar günü bu meraklı sohbeti okuyabilirsiniz.
GÜNÜMÜZ ÇOCUKLARI SÜPER ZEKİ
Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanıma giderek dersten sonra kendisiyle
görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu:
-Sorun nedir Ali?
- Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum.
İstek konusunda bilgi verilen Müdür, Ali ye bunun için bir testten geçmeyi
isteyip istemediğini sordu.
Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı.
Söyle bakalım Ali: 3X4 "-On iki"
-Peki 6X6 "-Otuzaltı Müdür bey"
-Japonya nın başkenti "-Tokyo "
Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali' nin
öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler.
Öğretmen sorulara başladı:
-İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir?
"-Bacaklar öğretmenim"
-Doğru! Peki; senin pantalonunun içinde olup, benim pantalonumun içinde olmayan nedir?
Müdür bu soruya çok şaşırır.
"- Cepler öğretmenim."
-Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir?
Velet tereddütsüz yanıt verdi: "-Afrika' dır öğretmenim."
-Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir?
Müdür gözleri faltaşı gibi açılmış tam konuşacakken Ali yanıtladı:
"-Tırnak cilası."
-Peki. Bekar bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir?
Müdür kulaklarına inanamıyordu.
"-Yatak öğretmenim."
- Kadın vücudunda en nemli organ hangisidir?
"-Dil öğretmenim."
Nefes nefese kalan Müdür testi bitirmeye karar verdi ve:
"- Değil bir üst sınıfa, ben bunu doğrudan Üniversiteye göndereceğim.
Çünkü ben bütün sorulara yanlış cevap verdim!"
GÜZEL SÖZ
Fani Aşk Yoktur, Aşkların Hepsi Baki Olanadır. Tek Fark Şudur Ki; Kimi Sanatı Görür, Kimi Sanatçıyı.
MEVLANA
SESİMİ ÇIKARTMADIM
"Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim.
Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sendikacı değildim.
Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkartmadım; çünkü ben Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."
(Nazi Almanya'sında papaz Martin Niemöller'in günlüğünden)