Balyoz Kimleri Vurdu

Operasyon yapmak için hazırlıklar çoktan yapılmış. Demek ki senaryo önce kişi ya da kişilerce hazırlanıyor daha sonra da yavaş yavaş servis yapılmaya başlanılıyor alıştıra alıştıra… Daha sonrada birileri önceden bilgilendiriliyor ve senaryo şok şok şok bir haber ile yazılı basına yansıtılıyor. Demokrasi ve halk adına büyük bir samimiyet ile “bakın biz olmasaydık sizin haliniz nice olacakmış” dercesine camii cemaati Cuma namazı sonrası hayda bir bombalama. Canlar yanacak toplu katliamlar yapılacak sonra bu da yetmez milleti kışkırtıcı kişiler toplumu galeyana getirecek ve egede uçak düşürülüp olay olacak. Toprak altına gömülü lav silahları ile de birkaç bombalama bu iş tamam. Peki, ne zaman olmuş ve yapılacakmış 2002 yılında. Senaryo hazır, sırada basın yolu ile bu senaryo halka duyurulacak ve büyük puntolu manşetlerle “Balyoz darbe planı”

 

 Bütün bu kötülükleri yapacak kişiler için kendilerine rahat bir zemin oluşturulmuştur artık. İş kaldı tartışıp kamuoyunun kafasını karıştırmaya,  reyting uğruna maksatlı maksatsız doğrusuyla yanlışıyla tartışmaya, programların ardı arkası kesilmiyor fakat gel gelelim ki hiç kimse de kanıt yok. Herkes iddiaya göre beyin fırtınasına bir tutuşuyor ki: “ Şu şöyle olamaz mı?” “ Yok, yok o öyle değildir” “ Bence böyle olması ihtimali çok daha fazla olabilir…” “Yahu daha önceki örnekleri de yok mu bunların.”

 “Tabi tabi çok çok iyi oluyor bu tutuklamalar.” “ Türkiye de bir ilk bunlar;” “Demokrasi geliyor, demokrasi yaşasın,” “Hayır, bunlar demokrasinin ilerlemesini istemiyorlar.” “ Zaten insan haklarından hiç anlamazlar ki çünkü bunlar silahlı terör örgütü.”

 

Birisi de diyor ki: “Biraz çok olmadı mı bu işin dozu bakın Türk milletinin güvendiği bir kurum için konuşuyoruz biz bunları.” “ Bizim kuruma lafımız yok yanlış anlaşılmasın. Bizim istediğimiz ordunun içindeki çürük subayların çıkartılması.” “Böyle sürüp giden konuşmaların olmaması için ordunun kendini temizlemesi lazım. Öyle değil mi?”

 

Evet, şimdi konuşma sırası bizim gibi vatandaşlarda. Saygıdeğer okurlarımız bende bir vatandaş olarak bütün bu konuşmalardan kendime göre yorum yapmak hakkımdır herhalde. Şimdi bütün bu senaryoların sahibi yok. Hiç kimse balyoz operasyonu adını kabul etmiyor. Suçlamaya maruz kalan generallerimiz bu suçlamaları yapan şahısların birer hasta ruhlu, vicdansız kişilikli olduklarını söylüyorlar

 

Peki, bu operasyonun adını kimler koydu acaba? Balyoz yıkmaya yarayan bir cisimdir, buna göre balyoz kime vurdu ve açılan tahribattan kimler neyin adına yaralanıyor kimler tutuklanacak dersiniz?

 

Saygıdeğer dostlar, bence Türkiye böyle üç beş kişiye kalmaz. Orda oturdukları yerden gündem oluşturup Türk milleti adına hem suçlayıp hem yargılayıp hem de sonuç veremezler diyeceğim ama velâkin yapıyorlar hem de öyle yapıyorlar ki savcının ve hâkimin kararlarını bile bu şahıslar veriyorlarmış gibi anlaşılıyor kamuoyunda. Ne tutuklayanın ne de tutuklanacak olanların haberi olmazken, bazı kişiler tarafından biliniyor ve basında da yer alıyor. Bana bu gidişat hiç de normal gelmiyor diye düşünüyorum bilemem sonu ne olur.

 

İşte bu sırada yurtdışından bir ses şöyle diyordu ki Ne güzel içimiz ferahladı ABD Dışişleri sözcüsü “ Balyoz harekâtı normal, bir şey yok, Türk milleti alışık bunlara” dercesine rahatlatan bir açıklama yaptı da biraz rahatladık. Adamlar biliyor yahu bizi. Tam da o zaman aklıma geldi askerimizin başına geçirilen çuvalları da ABD" liler geçirmiş idi de nota verilsin diye çıkan seslere de müzik notası mı veriyorsunuz diye cevap. Kusura bakmayın biz biraz cahiliz karıştırıyoruz notayı motayı. Onlar iyilik olsun diyerek geçirmişler meğersem çuvalları başımıza. Bizim askerler yolu bulamazlar da kol kola tutulup gitsinler diye de olabilir diye düşünemiyoruz işte napalım cahillik işte…

 

Bende biraz günümüze uyarak kendimi geliştirmek istiyorum. Aydın demokrat kişi olmak istiyorum ne dersiniz saygıdeğer okuyucularım. Biraz şöyle kürkçülük, biraz da asker karşıtı biraz da birkaç yabancı terimler yazabilirsem bu iş olur herhalde… Olur, mu dersiniz, olmaz mı?

 

 Bakalım şimdi;

Ordu her gelen siyasi iktidara göre plan program yapmalıdır. Çünkü siyasileri halk seçti. Ordunun görevi sınırları korumaktır. Sınırları korurken kendisine kurşun sıkılırsa da kimliğini bilmediği kişilere karşılık vermeyecektir. Gerekirse ellerini kaldırıp teslim de olacaktır.

 

Bütün sınır komşularımız ile sıfır problem var zaten, orduya da gerek yok mu desek bütçenin yarısı orduya gidiyor.

 

Orduya gidecek para ile de birkaç ihale açsak daha iyi olmaz mı? Bak böyle düşünürken ne aklıma geldi en iyisi bu orduyu lav edelim.

 

Subay lojmanlarını da satarız bir güzel bütçeye para girer, o kışlaları da arsa olarak satar oralara da alışveriş merkezleri açarız marketler zinciri, hastaneler falan bizim hastanelere çok ihtiyacımız olacak.

 

Subaylarımızı da emeklisi gelenleri emekli ederiz, emeklisi dolmamış olanları da dört c ye geçiririz geçmek istemeyip de boykot edenleri de bir güzel polis panzerleri ile ıslarız.

 

Sınır güvenliğini de bir şirkete ihale ederiz. Bu uluslar arası şirket olması tercih edilir. Bak ulus dedim aydınlığımdan bir şey kaybetmedim değil mi?

 

Bu günlük bu kadar aydınlanma yeter mi desek… İnsan ister istemez bu kadar olumsuzlukların arasında neyin doğru neyin yanlış olduğunu karıştırıyor. Bakıyorsun yabancı basında yöneticiler krizi tartışıyor, insanların bu krizden ne kadar darbe almadan çıkar yani insanlar insan yaşamını ne kadar nasıl kolaylaştırırızın yollarını araştırıp tartışıyorlar. Bizde ise askeri darbe sivil darbe tartışması şimdilik anlaşıldığına göre TSK ile siyasi iktidar çekişmesi bir de üzerine hukuk tartışmaları ceyeran ediyor milletin gözü önünde bizde bir seyirci olarak medyadan izleyici tribününden seyrediyoruz olan biteni. Ama şimdi kendi düşüncemi söylüyorum ki hiç de şık olmayan konuşmalar oluyor. Bu gerginlik bizim gibi millete zor geliyor. Allah muhafaza yurdumun herhangi bir yerinde bir yanlış kıvılcım patlasa bu sorumluluğu kim hangi siyasiler üstlenecek? 

 

Neyse Türk milleti bu olumsuzluklar üzerine kurgulanan sınavdan başarı ile çıkacaktır inşallah. Burada da beraberliğimize son verirken, şimdilik güzel, mutlu ve onurlu günlerin siz değerli okuyucularımızın olması dileğimle saygı ve sevgilerimi bir borç bilirim hoşça kalın