İnsanın "Yılan"ı, hayvanlar âleminin "Yılan"ı gibi değildir. İnsanın Yılan’ında; yalan, dolan, haram, ihanet, cehalet, fitne, fesat, gibi insana ve insanlığa zarar verecek her şey vardır.
Halbuki, hayvanlar âleminin yılanı, Allahın yarattığı fıtrat üzere yaşar. Yalanı da, haramı da bilmez. Zararı varsa bile, bu da fıtratının gereğidir. Üstelik de zararı, kendini savunma amaçlıdır.
Çok gariptir ki; insanlar kendileri cinsinden olan "Yılan"dan korkup, çekinmezler de, hayvanlar âleminin "Yılan"ından korkarlar. Daha garip olanı da, hayvanlar âleminin “Yılan”ını görünce tanır, tedbirini alırsın ama insanların “Yılan”ını ısırmadan tanıyamazsın, ısırınca da korunma zamanı geçmiştir artık yarasından kurtulmaya çalışırsın.
İnsanların Yılanını önceden tanımak ancak tecrübe ve ferasetle olur, tanıyan korunur ve kurtulur, tanıyamayan, yıpranır ve yırtılır. Hayvanlar aleminin Yılan’ı, insanlar dünyasına dönük bir hayatta yaşamaz. Onun dünyası farklıdır.
Eğer insanların dünyasına ortak olmaya kalkarlarsa, insanlar tarafından kovalanırlar. Halbuki, onun insanlar dünyasıyla olan ilişkisi de insanlara yardım içindir. Beslendiği canlıları ortadan kaldırarak insanlara hizmet ederler. Derileriyle ve hatta zehirleriyle bile insanlara katkıda bulunurlar.
İnsanların Yılan’ı, kendi cinsi olan insan için, hayvanlar aleminin yılanından çok daha tehlikelidir. Yalanıyla, dolanıyla, hilesiyle, hurdasıyla sürekli insanları ve insanlığı ısırırlar.
Fitnesiyle, fücuruyla, iftirasıyla, gıybetiyle insanları ve insanlığı zehirlerler. İki yüzlü halleri, kızarmayan derileri, utanmayan gönülleri, ıslah olmayan beyinleriyle sürekli insanlara zarar verirler.
İfsat ederler, ıslah ediciyiz derler. Münafıklık yaparlar, müminiz derler. Günah içinde yüzerler, sevap için koşuyoruz derler. Haram yerler, helal kazanıyoruz derler.
Yalan söylerler, güzel konuşuyoruz derler. Yüzleri masum, kalpleri taş gibidir onların. Alınlarındaki günah izlerini, dudaklarındaki yalanlarla kapatmaya çalışırlar. Yanına varınca severler, ayrılınca arkadan söverler onlar.
İnsanların Yılanı’ndan insanları korumak, yine insanların sorumluluğudur. Hak üzere yaşayan insanlara, ne hayvanlar aleminin ne de insanların Yılan’ları zarar veremezler. Allah c.c. onları her türlü sıkıntıdan korur. Ama buna rağmen, insanların kötüsü olan, insan Yılan’larına karşı tedbir almak her Müslümanın görevidir.
Kötülük timsali insan Yılan’larının kazanması için iyilerin seyirci olması yeterlidir. Müslüman; kötülere karşı statik değil, dinamik olmak zorundadır. Kötüler, menfaat ve çıkar peşindedir ve onlar "Kuş" gibidirler.
Elinde olduğu zaman sevimli görünürler, bıraktığınızda da yükselip, ilk defa üstünüze pislerler. Bu nedenle; "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyemezsin. Sana dokunmayan yılan mutlaka birine dokunacak ve neticede senin de etkilendiğin bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Peygamberimiz; “Mü”min bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltir, buna gücü yetmezse diliyle düzeltir, buna da gücü yetmezse o kötülüğe karşı buğuz eder, tavır alır” alır buyurmuştur.
Bu Peygamberi tarif; müminlerin mutlaka kötülüklerin karşısında olmaları gerektiğini anlatmaya yetecektir. Mü”min; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyemez. Her Mümin, diğer Mü”mini de korumak zorundadır, bu durum; Mü”min olmanın da zorunlu sonucudur.