Bugünkü yazımda üzülerek dinlediğim Samsun19 Mayıs Üniversitesi’ndeki bir olayı sizlerle paylaşacağım.
Ailece yakınım bir aile, küçük kızları 6 yaşında ve doğduğu günden itibaren özel bir rahatsızlığı var.
Aile 6 yıldır tedavisi için mücadele ediyor, bizler de elimizden geldiğince, nereye ulaşırsak çare arıyoruz, baba mühendis, anne hukukçu toplumda sevilen ve takdir edilen bir aile, aile kızlarının tedavisi için Samsun 19Mayıs Üniversitesi Çocuk Genetiği Bölümünden randevu talep etmiş, 8 temmuza randevuları verilmiş.
Ailece randevu saatinde hastanede olmuşlar, fakat dosyaları bulunamamış, beklemişler ve sonrasında dosyaları bulunmuş, tetkik neticesinde ailece kan vermeleri istenmiş, anne, baba ve kız kan vermeye geçmişler, kan verme sırasında kızın özel durumu nedeni ile kan alma sorunu yaşanmış ve kız rahatsızlanmış, kan verme işlemi sonrası kan tüplerinin teslimi için bölüm sekreterine gidildiğinde aileden sıraya girilmesi istenmiş, çocuğun özel durumunu gören sırada bekleyenler bölüm sekreterinden aileye öncelik verilmesini istemelerine rağmen, bölüm sekreteri ısrarla ailenin sıraya girmesini istemiş, oysaki bu tür hastaların önceliği vardır.
Duvarlarda hamileler, yaşlılar ve engelliler önceliklidir yazar, bu yazıdan bu bölümde de bulunmakta olmasına rağmen uygulanmamış. Zor durumda kalan ailenin babası başhekime mağduriyetini anlatmak için başhekimliğe geçmiş, başhekim sekreteri babaya başhekim vatandaş ile görüşmüyor demiş, konuyu sekretere anlatmak isteyen baba ilgisizlik karşısında tepki verince güvenlik çağırmışlar.
Başhekime ulaşamayan baba, bu kez dekana ulaşmak için dekanlığa gitmiş, orada da dekan toplantı da diyerek geri çevirmişler, en son çare rektörlüğe geçmiş, rektör bey içinde toplantıda denilmiş, ağırlaşan kızını ortamdan uzaklaştırmak zorunda kalan anne ve baba ellerinde tüpleri ile evlerine geri dönmüşler, kan tüpleri şimdi evlerinin dolabında, fakat anne ve baba bu işin peşini bırakmayacak, bırakmama sebeplerini bizim yaşadıklarımızı başkaları yaşamasın diye açıklıyorlar.
Bu ülkede bir kesim kraldan kralcı olmaya çalışıyor. Bölüm sekreteri, başhekim, dekan, rektör kim ne olursa olsun, şunu unutmamalı ki oturdukları koltukları babalarının evinden getirmediler, o koltukların amacı millete hizmet etmektir. Millete hizmet etme dışına kim çıkarsa bir gün gelir bedelini öder.
Bu konuda bende ailenin yanındayım ve takipçisiyim, şimdilik bu konuyu burada keserek, rahmetle anılan Türkiye’nin efsane valisi Recep Yazıcıoğlu’nun yaşadığı bir anısını paylaşmak istiyorum.
Recep Yazıcıoğlu, Aydın Valiliği’ne atanır. Henüz üç dört günlük vali iken Nazilli SSK Hastanesi ile ilgili bir şikayet kulağına çalınır.. Hiç vakit kaybetmeden hastaneye gider. Tebdili kıyafet gelir. Acil bölümünden girer.
Oradaki görevli bir hemşireye der ki “Başhekimin odası nerede?” Hemşire şöyle bir bakar Yazıcıoğlu’na. Tanıyamaz tabi. Küçümseyici bir ses tonuyla “Üst kata çık, koridorun sonunda sağa dön, sondaki oda” der. Yazıcıoğlu üst kata çıkar. Başhekimin odasını bulur. Kapısı açıktır ama başhekim odasında yoktur. İçeri girer. Tam o sırada başhekim gelir. “Buyurun ne istiyorsunuz?” diye sorar.
Yazıcıoğlu, rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini, ama parası olmadığını söyler. Başhekim kendisine “Burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın.”der. Yazıcıoğlu, “Devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey?” der. Başhekim sinirlenir ve Yazıcıoğlu’nu odasından kovar.
Sessizce aşağı iner, hastanenin iki sokak arkasında bekleyen makam aracına biner, arabada onu bekleyen yardımcısına “Gerekli yazışmalar hemen bugün yapılsın yarın görevden alınma yazısını kendisine bizzat ben vereceğim.”der.
Ertesi gün bu sefer resmi giyimli, kravatlı, takım elbiseli olarak gider hastaneye…
Elinde rulo halinde bir kağıt…
Bu sefer makam aracı makam aracı hastane girişine kadar gelir…
Herkes şaşkındır…
Dün gördükleri yamalı pantolonlu, kasketli, yırtık gömlekli adam meğerse yeni atanan Aydın valisiymiş…
Vay be der görevliler…
Hiç vakit kaybetmeden baş hekimin odasına çıkar…
İçeri girer…
Başhekim dona kalır…
Siz? Ama siz? der…
Bugün itibariyle başhekimlik ünvanından azledilmiş bulunmaktasınız der, elindeki görev azli belgesini uzatır ve ayrılır hastaneden…
Bu vesile ile sayın Recep Yazıoğlu’nu rahmetle ve minnetle bir kez daha anıyorum.