Denge Gazetesi'ne başladığımdan beri yargı kararları, özellikle basın ile ilgili olarak verilen yargı kararları ile çok daha fazla haşır neşir olma ve inceleme fırsatı buldu.
gerçekleri yazıp, şimdiye kadar çeşitli nedenlerle basın tarafından dokunulmayan ve dokunulması tabu haline gelen kişi ve kurumlara doku8nulunca da, özellikle aralarında hukukçuların da bulunduğu dokunulan dokunulmazlar yargı yolunu seçmişler.
Basın kanunu ve basın yolu ile işlenen suçlarla ilgili davaların yoğunluğu Samsun'da artmaya başlayınca Savcıların ve mahkemelerin de işi zorlaştı. Ama en çok gazetecilerin (Gerçeği yazanlardan söz ediyorum) işleri zorlaştı. Etliye sütlüye karışmadan haber yapanların sorunu yok.
Ama bazı gerçekleri yazarsanız mutlaka tarafların biri rahatsız oluyor. yargı karart verene kadar da herkes suçsuz olduğu için de ister istemez tekzip talepleri ve tazminat talepleri yargı gündemine taşınıyor.
Örneğin bir milli sporcuyu darp eden bir stad amirinin haberini yaptığınızda, dayak yiyen mağdur, ama dayak atan da mağdur olduğunu iddia ettiğimde, konu yargıya da taşınmışsa Savcılık karar verirken yürütülen soruşturma ile ilgili haber kapsamında sizi suçlu bulabilme durumunda kalabiliyor.
Nedenine gelince ilgili yasa ile her kaza, her olay, polis ve jandarma ile savcılık soruşturmasındaki her konu suç olarak karşınıza çıkabiliyordu. Basın yolu ile işlenen suçlarda cezalar da normal suçlara göre ağır olunca gazetecilerin eli kolu bağlı olabiliyordu.
Ama Yargıtay 4 Hukuk Dairesi'nin Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Basın Özgürlüğü dersi veren gerekçeli RED kararını onaması gerçekleri yazabilme durumunda olan tüm gazetecileri rahatlatırken, emsal bir içtihat da oluverdi.
Bunu neden önemsiyorum ; gazetemizde yayınlanan bir haberin temyiz ve tazminat talebinden kurtulması değil aslolan, Mahkemenin gerekçeleri.
Haberin ne olduğu, kimi hangi kurumu ilgilendirdiğe ya da kapsadığı da önemli değil. Gazetecilerin yetki, görev ve sorumlulukları tanımlanmış oldu Yargıtay'dan onaylı mahkeme kararı ile.
Ve gazetecilerin nasıl haber yapabilecekleri, haberle ilgili öncesi ve sonrasındaki sorumluluklarının neler olabileceği de açık açık Yargıtay onaylı mahkeme gerekçesi olarak tescillendi.
Bakın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Yargıtay tarafından onaylanan gerekçeli kararındaki Tokat gibi basın özgürlüğü ve gazetecilik derslerine. Bundan herkesin ders alması gerek .
Özellikle gazetecilerin. Türkiye'de hakimler var! dedirten kararı veren Mahkeme'nin çok sayın Hakimini kutluyor ve o gerekçelerden önemli gördüğüm kısımları aynen ve tekrar yayınlıyorum:
" Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 Sayılı Basın Yasası'nın 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesinin gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır.
Basın olayları izleme, araştırma, değerlendirme , yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bu durum basın için hak olmaktan çok ödev yönü ağır basan bir işlevdir. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edilebildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir."
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda, hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı , gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını,kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeyi, haber verirken öz ile biçim arasındaki dengeyi korumalıdır.Yine basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.
O anda ve görünürde var olup, sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. Basın bu görevini yaparken yer yer eleştiri yapabilir. Kamuoyunun ve okuyucunun ilgisini çekebilecek şekilde başlık ve üslup kullanabilir, kınayıcı sözler sarf edebilir.
Unutmamalıdır ki basının rafine haber yapma yükümlülüğü yoktur. Haber verilirken haber tekniğine uygun süslemeler yapılabilir, yer yer kınayıcı sözler sarf edilebilir.Haberdeki bir kısım beyanların sonradan yanlış olduğunun ortaya çıkması basını sorumlu tutmak için yeterli değildir. Basın yer yer sert ifadeler kullanabilir, kınayıcı sözler de sarf edebilir.Tüm bu durumları basın özgürlüğü kavramı içinde değerlendirmek gerekir.