"Barış ortamı tesis edilirse bu atmosferde genel af da gündeme gelebilir. Örgüt üst yönetiminden 250- 300 kişi üçüncü ülkelere gidebilir. Diğerleri demokratik ortama katılarak siyasal alanda faaliyet gösterebilir. Bu arada Meclis'te güçlü bir grupla temsil edilen BDP'ye büyük görev düşmektedir. Barış hususunda tarihi misyonunu ifa etmek için çaba harcamalıdır. Zira geçmişte devlet PKK ile savaşmak isteyen bir devletti. Askeri vesayet bu savaş üzerine kurulmuştu. Şimdi devletin ve hükümetin savaşa ihtiyacı yok. Kürtler artık silahı tolere edecek durumda değil. 'Edi Bese' (Yeter artık) diyorlar. PKK'nın durduğu yer bütün Kürtlerin çıkarını riske ediyor. Silahlı mücadelenin pazarlık unsuru olmayacağı bir döneme girdik." demiş. Kim demiş; AKP Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ demiş.
Bu cümleleri okurken, Ahmet Kaya'nın bir şarkısını hatırladım 'Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ....'. PKK niçin kuruldu? Amaçları neydi? Nasıl bir örgüt? İkinci romanımı Kürt meselesi üzerine yazmaya çalıştığım için bu konuyla ilgili yığınla kitap okudum. Ve bu kitaplardan okuduklarımdan süzdüğüm özet görüşüm şudur; Kürtler kültürel hak istemiyor, Kürtler öncelikle ekonomik ve siyasi alanlarda kendilerine yetebilecek potansiyele gelene kadar Türkiye'ye bağımlı daha sonrasında tam bağımsız bir Kürdistan istiyorlar. Bu nedenle PKK kuruldu, bu nedenle Kürt gençleri dağa çıktı, Mehmetçiğe kurşun sıktı. Böyle bir örgüt silahını indirip teslim olmadıktan sonra nasıl bir barış ortamı olabilir? Bir örgüt silahını devlete, onun tüm kurumlarına, birliğine, bütünlüğüne yöneltiyor ama sayın vekile göre 'Şimdi devletin ve hükümetin savaşa ihtiyacı yok.'
BDP'nin barış hususundaki cümlelerini okurken emin olun çok güldüm. Daha kendi fikirlerini söylemekten aciz, dağ ve ada arasına sıkışmış, barış görüşmelerinden bahsederken bile elindeki silahlı örgütü güçlü bir kart gibi görüp ondan vazgeçemeyen, Kürt gençlerinin dağa çıkması için ellerinden gelen tüm çabayı sağlayan BDP vekillerinden bu kadar büyük beklentisi olan insanın hayal dünyasının büyüklüğü beni dehşete düşürdü diyebilirim! Kanımca Kürtlerin yeni bir lidere ihtiyaçları var. Dağdan ve adadan korkmayan, daha ellerindeki kan kurumadan barış, özgürlük, kardeşlik gibi güzel kelimeleri riyakarca harcamayan, terörü yüceltmeyen, başta PKK nın Kürtlere yaptığı olmak üzere şiddetin her türlüsünü kınayabilecek güce sahip bir lidere. Bir resmi tören öncesi kendine bağladığı bombayı patlatarak askerleri şehit eden* teröristi kahraman ilan etmeyecek, mayın döşemek, pusu kurmak, intihar eylemleri gibi eylemlerin kahramanlık değil korkaklık olduğunu ayırdedebilecek bir lidere.
AKP Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ eksik bile söylemiş. Bir iki öneri de ben getireyim. Dağdan inip gelen gençlerin (baksanıza vekil bile terörist diyememiş!) sosyal güvenceleri olmalı. Dağ imkanlarında yaşamanın verdiği zorluklar neticesi hasta ve sakat kalanların her türlü sağlık giderleri devlet tarafından karşılanmalı, yeniden silaha sarılmalarını engellemek için tez zamanda iş ve aş verilmeli, silaha olan yatkınlıkları göz önüne alındığında TSK veya Polis Teşkilatında görevlendirilmeleri sağlanmalı!!!
Sahi, birkaç yıldır orduda her kademede görev yapmış şerefli askerlerimiz terörist suçlamasıyla hapishane ve mahkeme arasında mekik dokuyorlar değil mi? Acaba bu af onların yargılandığı Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat süreci gibi davaları da kapsayabilir mi? Yoksa devlete karşı tek bir mermi atmadıkları için kapsam dışı mı kalırlar???
*:Zeynep Kınacı (10 Ağustos 1972 - 30 Haziran 1996), Zilan kod adıyla da tanınan, birçok ülkenin terör örgütü listesine aldığı Kürdistan İşçi Partisine (PKK) mensup intihar bombacısı. 30 Haziran 1996'da Tunceli'nin merkezinde düzenlenen bayrak töreni sırasında askerlerin arasına karışarak kendisini havaya uçurmuştur. Saldırı sonucunda 7 asker yaşamını yitirmiş, 29 asker yaralanmıştır. Diyarbakır'ın Merkez Sur ilçesi Hasırlı Mahallesi Özgür Yurttaş Derneği önünde Diyarbakır Kent Kadın Meclisi tarafından düzenlenen PKK'lı "Zilan" kod adlı Zeynep Kınacı'yı anma etkinliğinde BDP İstanbul milletvekili Sabahat Tuncel teröriste "şehit" diye hitap etmiş ve "O'nun mücadelesini kendi mücadelemiz olarak görmeliyiz. Bugün rahat siyaset yapmamızı 30 yılda hayatını kaybeden 18 bin gerillaya borçluyuz" demiştir.