BAŞKALARININ MUTSUZLUĞUNDAN MUTLU OLMAYIZ
Hayatımın hiç bir döneminde başkalarının mutsuzluğundan mutluluk duymadım. Can düşmanım dahi olsa insanların üzüntülerinden ciddi anlamda etkilenir, hüzün duyarım.
Yazlıkta on beş yıllık komşumla köpeğim yüzünden küsmüştük. Adamcağız vefat edince kendi evimden birisi ölmüş gibi üzüldüm. Başkalarının çile çekmesinden veya üzülmesinden zevk alanlar sadist ve egoist insanlardır.
Bizim gerek hayat felsefemizde, gerek inanç dünyamızda bu tür davranışlara yer yoktur. Yaklaşık yirmi yıldır tanıdığım bazı insanlarla acımasızca mücadele ettiğim zamanlar olmuştur ama onların başına bir sıkıntı geldiğinde yanlarında olmaktan da kaçınmadım.
Son zamanlarda bu duygularımda biraz değişiklikler olsa da yine de asıl düşüncelerimden taviz vermemeye çalışıyorum. Yaşadığım bazı olaylardan sonra yaşam biçimimde bazı değişiklikler yaptım. Zor günlerimde beni arayıp soran insanların her türlü davetlerine şu veya bu şekilde icabet etmeye çalışıyorum. Sıkıntılı zamanlarımda beni arama lüzumu hissetmeyen insanların yedi sülaleleri ölse ben de onları arama gereği duymuyorum.
Daha önceki yazılarımda ülkemizde yaşanan bazı olaylarla ilgili düşüncelerimi beyan ettiğimde okurlarımızdan ciddi anlamda eleştiri almıştım. Bu yorumların tamamını da yayınlamıştım. Yazdığım yazılara gelince, malumunuz cemaat hükümet ayrışması konusun da birkaç yazı yazdım. Yazıyı okuyanlar benim cemaat düşmanı olduğumu düşündüler. Ben asla hiçbir cemaate düşman olmadığım gibi aracımın radyosunda özellikle iki kişinin sohbetini dinlemekten keyif alan birisiyim. Fethullah Gülen Hoca Efendi ile merhum Esad Coşan Hoca Efendi.
Bu iki değerli insanın sohbetini zevkle ve gönülden dinlemekten keyif alırım. Keyif almamın en önemli nedeni de her ikisi de kitabi sohbetler yapıyorlar. Hoca Efendi genellikle ayeti kerimeleri okuduktan sonra izahat yapıp, Efendimizden de örnekler vererek sohbet etmesi beni mest ediyor. Merhum Esad Coşan Hoca Efendi ise Ramüzül ehadis adlı hadis külliyatından sohbet ettiğinden adeta efendimizle sohbet edercesine onu dinlemekten de keyif alırım. Çocuklarım ve ailem cemaatlerle iç içedir ancak bu detaylar bazı gerçekleri görmezlikten gelmeyi gerektirmez.
Cemaatle hükümetin yaklaşık bir yıldır süregelen gizli savaşını yazdığım zaman beni eleştiren bazı okurlarım şimdi yazdıkları yorumlarda dershanelerin kapatılmasına duydukları tepkiyi ve hükümetin emniyette ve adliyede yaptığı operasyonlardan duydukları rahatsızlıkları dile getirmekteler.
Bu arkadaşlarımızın hassasiyetine saygı duymamak mümkün değil. Bununla birlikte biz ülke gerçeklerini yazdığımız zaman ısrarla yok öyle bir şey. Hükümetle cemaat arasında en ufak bir sorun yok şeklinde yazdıkları yorumların tamamı yazılarımızın altında saklıdır.
Biz bu kavgadan asla mutlu değiliz. Görüntü itibarı ile kavgacı bir insan görünümü verebiliriz ancak başkalarının mutsuzluğundan mutlu olacak kadar şerefsiz de değiliz. Cemaatin bu ülkede yaptıklarını kimse inkar edemez. Gençliğe verdikleri hizmetler asla küçümsenemez ancak benim daha önce itiraz ettiğim aklı kiraya verme işine olan itiraz hakkım her zaman olduğu gibi geçerlidir. Bu insanların yaptıkları güzel hizmetleri gönülden desteklediğimin de altını çizmek isterim.
Hükümetin dershaneleri kapatma kararına gelince bu karar tamamen siyasi bir karar olduğu açıkça ortada. Başbakan ve hükümet yetkilileri geçtiğimiz yıl bir açıklama yaparak dershanelerin bu yıl itibarı ile kapatılacağını söylemişlerdi. Bu bana göre cemaate bir ikaz idi. Hedef cemaatin bazı tutumlarından vazgeçmesini temin etmek olsa da, cemaat bu ikaza ya karşılık vermedi yada Hoca Efendi bu konuda Dershaneleriniz kapanırsa siz ev ev, öğrenci öğrenci çalışır boşluğu doldurursunuz talimatı vermek sureti ile bu ikaza aldırış etmedi.
Hal böyle olunca da dershanelerin kapatılmasına karar verildiğini düşünüyorum. Buna en bariz örnek Başbakan geçtiğimiz yıllarda Öcalan ile ilgili idam geri gelebilir beyanatları vermişti. Bu mesajı iyi okuyan Öcalan anında karşılık vererek barış masasına oturmayı kabul etti. Şayet Öcalan da verilen mesajı almasaydı durumun çok farklı olacağından en ufak bir şüphem olmazdı.
Bu dediklerim iç siyasetin arka planı Bir de dünya siyasetinin etkileri var ki bu çok daha farklı bir durum. Liderler isteseler de bazı şeyleri yapma imkanları yok, işte size Mısır örneği
Mursi halkın oyu ile seçiliyor, Genelkurmay Başkanı'nı da kendisi atıyor ama atadığı kişi tarafından tutuklattırılıp hapse atılıyor. 1400 yıllık Mısır tarihinde ilk kez müslüman halkın başına hırıstiyan bir Cumhurbaşkanı atanıyor. Olur mu böyle saçmalık? demeyin oldu bile
Efendimiz bir Hadisi Şerif'lerinde Küfür Tek Millettir buyurmaktadır.
Bakınız Mısır'da yapılan ihtilale Avrupa ülkeleri hiç tepki verdi mi? Veya tavırları nasıl oldu? O nedenledir ki çok uyanık olmak zorundayız. Barış ve mutluluk içersinde yaşayan bir ülke olmamız temennisiyle kalın sağlıcakla