ABD, Fransa gibi gelişmiş ülkelerde Başkanlık sistemi, İngiltere, İsveç, Danimarka, Hollanda, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde ise Monarşi veya krallık sistemi vardır.
Arabistan, Kuveyt, Bahreyn v.b. zengin ülkelerde ise; tam bir hanedan sistemi ( Krallık-Emirlik) vardır, bunlar gelişmiş ülke değil de petrolden dolayı zengin ülkelerdir.
Gelişmenin tek ölçüsü de GSMH yani para değildir…
Türkiye’de ise; İlk kurulduğunda o günün şartları gereği, hükümette tek parti yönetimi ve İktidarda unvanı Cumhurbaşkanı da olsa ( Atatürk dönemi), Fiilen Başkanlık sistemiyle yönetilmiştir.
İnönü döneminde de Ebedi Şeflik v.b. uygulamalarla tek parti ve bir nev’i Başkanlık sistemi uygulanmış ancak yine o günün şartları ve değişen Dünya’ya uyum, Milletimizin zorlaması v.b. nedenlerle çok partili hayata geçilmiştir.
14 Mayıs 1950’de DP’nin iktidara gelmesiyle, Fiili Başkanlık sistemi biterek, TBMM’nin 7 yıl için seçtiği Cumhurbaşkanları dönemi başlamıştır.
10 Ağustos 2014 tarihin de, Türk Milletinin tarihinde ilk defa yapılan bir seçimle en üst yönetici (Cumhurbaşkanı sıfatıyla) bu defa 5 yıllığına halkoyuyla seçilmiştir.
Böylece fiilen yine Başkanlık benzeri sisteme 65 yıl sonra geri dönülmüştür.
Bu girişten sonra:
Bu gün tartışılan Başkanlık sistemi 65 yıl evveline kadar uygulanandan daha demokratik ve maslahata uygundur.
Muhalefetin karşı çıkmasının asıl gerekçesi; Mevcut Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar seçileceği endişesidir.
Bilseler ki kendi adayları seçilecek inanıyorum ki ilk defa onlar Başkanlık Sistemini isteyecektir.
Akparti’nin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlık sistemini istemesinin asıl nedeni de;
Nasıl olsa biz kazanacağız, “o halde olsun arzusudur”.
Yukarıda verdiğim örnek ülkelerden de anlaşılacağı üzere; Ülkelerin gelişmesi, sadece yönetim sistemleri ile alakalı değildir.
Böyle olduğunu iddia edenlerin sözleri maalesef doğru değildir.
Doğru olan; “Türkiye Başkanlık sistemine geçmelidir” ama alt yapı müsait midir, sorusuna verilecek cevapta saklıdır.
Daha hukukunu, eğitimini, bürokrasisini, ekonomisini, iç ve dış politikalarını bile hazmedememiş, oturtamamış bir devletin sistemini değiştirmeye kalkmak, kalkanlar için doğru görünebilir ama ilerde ( olası iktidar değişikliği v.b.) neler olacağını kestiremezsiniz!
Bir tarafta siyasete soyunmuş bir yargı, bir tarafta siyasetin emrine girmiş bir yargı, diğer tarafta yargıyla istediğim gibi oynarım, işime geleni hâkim, gelmeyeni mahkûm yaparım anlayışıyla değil Başkanlık sistemi şu an mevcut sistemin bile yürütülemeyeceği aşikârdır.
Başkanlık sistemine geçmek için:
Her gelen Hükümete göre değiştirilmemesi gereken; “ADİL ve BAĞIMSIZ HUKUK”, Eğitim, Devlet İç ve Dış politikaları yerli yerine oturtulmadıkça “Başkanlık Sistemi” sadece seçilenlere saltanat benzeri güç verir…
Bu güç; iyi niyetlilerin elinde Ülkeye refah getirebilir ancak, kötü niyetlilerin veya iyi niyetli ama beceriksizlerin elinde ne getirebileceğini tahmin etmek zor değildir…
Kaldı ki Ülkelerin veya Milletlerin gelecekleri tek kişiye emanet edilemez, edilmemelidir de!
Alparslan, Fatih, Abdulhamit veya Atatürk çıkarsa şansımıza, Enver Paşa çıkarsa bahtımıza deme lüksümüz olmamalı…