Geçenlerde HaberTürk programına katılan başbakan vatandaşın kronikleşen sorunlarını görmemezlikten gelmeye devam ediyor. İkinci defa seçildikten sonra halkın sorunlarına daha da yukarıdan bakmaya başlayan başbakan bu kez de başkanlık sistemini gündeme getirerek halkın gerçek gündemi olan işsizliği ve bunun getirdiği huzursuzluğu, çatışmayı, sefaleti sokağın sesini duymamak için daha da yukarılara çıkmayı planladığı anlaşılıyor. Başbakan ekonomi ve işsizlikle ilgili sorunlara aldırmaz cevaplar vererek özelleştirmelerden dolayı işlerinden olup mevcut işsizler ordusuna katılan çaresiz vatandaşlarımızı derinden yaralamıştır. Eğer bu istihdam yaratacak önlemler alınmazsa işsizlik Türkiye'deki her sorunun tetikleyicisi ve kabusu olacaktır. Nil nehrinin kenarındaki otlayan bir koyundan bile kendisini sorumlu hisseden Hz. Ömer nerede, hiç kimseden hiç bir sorundan sorumluluk almamak için kendisiyle ilgili değilmişçesine uzaklaşan başbakan nerede ? Hiç kendini ölçüye almayı hesaba çekmeyi bile belliki düşünmüyor. Başkanlık sistemi tartışması yeni bir şey değilki. Neoliberal politikalar, kapitalist politikalar parayı öne alıp insanı sonraya alan politikalarla ülkeyi yönetenler kaçınılmaz bir şekilde sömürüye doymuyor. Vatandaşı daha çok sömürmenin yolunu arıyorlar. Rahmetli Özal zamanında da bugünkü gibi her köşe başı dilenci çaldığı kapılar yüzüne kapanan işsiz insanlar memurların emeklilerin pazar yerlerindeki kalan sebze meyve döküntükerini toplayıp geçindiği günler de kurulan (Fak-Fun-Fon) Fakir Fukara Fonları yoksulluğun göstergesiydi. Aslında ülke fakir değildi. Bir tarafta servet dostları yediği önünde yemediği çöplerde. O zamanlar lale devri gelmişti. Laleler papatyalar (Ben zengini severim) diyen Özal işçi düşmanı tavır sergiliyordu. Tayyip Erdoğan gibi o da pembe gözlüklerle bakıyordu. Ama sonuçta her şeyi kendileri için yaptıkları servet depo yaptıkları ortada işler tıkırında servet içinde kaygısız yaşıyorlar. Halkın gelecek kaygısı onlar için sorun değildir. Özal ödüllü başbakanımız başkanlık sistemini taşıyınca tabii ki Özal akla geliyor. Rahmetli uğraşmıştı da başaramamıştı. Çünkü Türkiye'yi coğrafi bölünmeye götüren sistem halkın bölünmesine de sebep verir tepkisiyle kabul görmemişti. Eyaletlere bölünmüş her eyaletin bir valisi var. Bu valiler seçimle iş başına geliyorlar. Yedi bölgeden oluşan bir başkanlığın kim olacağı valilerin kimlerden oluşacağı ve de güneydoğu eyaletinin valisinin kim olacağını bilmek zor olmasa gerek. Türkiye eyaletlerle bölerek bu sistemi bize dayatanların işine yarar. hiçbir vatandaşımız bu kadar açıkça Türkiye'nin sınırlarıyla oynanan oyuna gelmez. Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık. Ay yıldızlı bayrak altında üniter yapımızı koruyarak parlamento çatısı altında yönetilerek yargı ve sivil toplum örgütleriyle hukukun üstünlüğü çerçevesinde denetlenmeli ve yönetilmelidir. Biz kurtuluş mücadelemizin onur ve övünç günleri olan milli bayramlarımızı 23 Nisan'ı, 19 Mayıs'ı 29 Ekim'i kutlayacağız ve 10 Kasım'da büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü anmamızı kimse engelleyemeyecek. İlelebet üniter devlet.