Bayramlık elbiselerini yataklarının başına koyarak ertesi gün onu giymenin heyecanıyla uyuyan çocuklardık. Saftı bayram sevinçlerimiz, küçük hediyeler veya eşyalar bizi mutlu ederdi. Sanırım yokluğun içerisinde büyümekti bunun nedeni yada bizler için çok büyük önemi olan özel bir günü karşılamanın heyecanıydı. Sonuçta çocuktuk ama çocuk kalamadık, ne hislerimizde, nede beklentilerimizde. Biz büyüdükçe bayram heyecanımız küçüldü, biz büyüdükçe beklentilerimiz değişti, değişmeyen ise bayramlardı. Bizim için ne dini nede milli bayramların anlamı kalmamıştı. Artık büyüdük, sorumluluklarımız değişti, büyüdük kinlerimiz, nefretlerimiz değişti. Teknoloji ilerledi kutsallarımız değişti veya değiştirildi.
Bir bayram bitti, çevreme baktığımda çocukluğumda ki bayram sevincinin çocukların yüzlerinde olmadığını gördüm, çocuklar doymuştu her şeye, yeni bir elbise onların umurunda değildi. Ellerinde poşetlerle ev ev dolaşan çocuk sayısı yok denecek kadar azdı.
Urfa'nın Suruç ilçesinde bir yerleşim yerinde bayram sabahı, bizim çevremizde sadece askeri personel var, Köylülerle temasımız yok, kapı çalındı açtım şeker toplayan çocuklar, bayram kutlamasını yaptılar şekerliği onlara doğru uzattım, avuçlarına ne kadar geldiyse aldılar, 3. çocukta şekerlik boştu, yeniden doldurduk onuda tükettiler. İkinci grup gittiğinde şekerliği dolduracak şeker kalmamıştı ama o olay bizi mutlu etmişti.
Yıllar sonra Samsun'da ilk bayram, Suruç bize iyi ders vermişti, bol alındı şeker, bir çok çocuk geldi, birer tane alıp gittiler, şeker elimizde kaldı. Dışarı çıktım bir çocuk geldi, elimi öpmek istedi, izin vermedim tokalaştık, ''Harçlığımı vermeyecek misin ?'' dedi, İstekler değişmişti.
Bu bayram sokakta karşımdan gelen on beşli yaşlarda tanımadığım bir çocuk, '' Hayırlı Bayramlar'' dedi, bayramlaştık. İlginç geldi bu yaklaşımda, sokakta tanımadığı bir insan ile bayramlaşan pırıl pırıl bir çocuk. Değerlerimizi kaybetmeye başlamışız,bunun en güzel örneği büyüklere karşı gösterilen saygı. Toplu ulaşım araçlarına bindiğinizde halimizi çok net bir şekilde görmeniz mümkün. O esnada bunların aile büyükleri hiç eski zamanı anlatmadı mı acaba, yada saygıyı öğretme gereği duymadılar mı diye düşünüyorsunuz .
Zaman sonra o saygı göstermeyen çocukların büyüklerinin saygısızlıktan dert yandığını görüyorsunuz. O esna da sizin çocuğunuzda aynı şekilde davranıyor diye söze başlasanız, kesinlikle bunu kabul etmeyeceklerdir. Sonra kendi kendinize sorarsınız, o toplu ulaşım aracında ki çocuklar kimin çocuğu ?
İstanbul'da büyük bir şirkette inşaat işinde çalışıyor, işçi çadırında 16 kişi kalıyoruz, arkadaşım ve ben Samsunlu diğerleri Vanlı, ertesi gün bayram fakat biz ailemizden uzağız, sabah bir ara uyandım, koğuşta sadece biz varız, zaman sonra Vanlı 50 yaşlarında bir kişi bizi uyandırdı. Arkasında sıraya girmiş diğer arkadaşları, kalktık bayramlaştık ve utandık.
Onlar büyük küçük demeden aynı ekip tüm çadırları gezip bayramlaştılar. Onlar geleneklerinden kopmamış insanlardı, bizse evden uzakta olmanın verdiği psikoloji ile boşlamıştık her şeyi. Onlardan da iyi bir ders almıştık.
Toplum ne kadar gelişirse gelişsin, geleneklerimizin ve saygının yozlaşmaması gerekmektedir. Saygıyı kaybettiğimizde toplumun özünü kaybedeceğini unutmamalıyız ve devletin görsel basında, okullarında bunu çok iyi işlemesi gerekmektedir. Çünkü vatan ve millet sevgisinin temelini saygı oluşturmaktadır.
Birbirlerine saygılı olan toplumlarda huzurun tesisi çok daha kolay olur.