İnsanların imtihan için yaratıldıklarını Kur’an bildirmiştir. İmtihanın unsurlarını da gerek Kur’an ayetlerinden gerekse Peygamberimizin hadislerinden öğreniyoruz.
Mülk suresinde Yüce Allah (c.c.) ölümü ve hayatı kimin güzel amel işlediğini sınamak için yarattığını bildirmiştir. Rabbımız, imtihanın unsurlarını da; açlık, korku, mallardan ve canlardan eksiltme olarak tarif etmiştir.
Sıkıntılara sabretmenin imtihanı kazanmak olduğu Kur'anda belirtilmiş ve bu grup insanlar müjdelenmiştir. Kur’an ayetlerinde, insanların başına gelen bütün musibetlerden Allah(c.c)’ın haberinin olduğu ve Allah (c.c.)’ın müsaadesi olmadan yaprağın bile kıpırdayamayacağı anlatılmıştır.
Her insanın beklemediği ve hesaba katmadığı sıkıntılarla karşılaşması mümkündür. Zenginken fakirleşmesi, cesurken korkacak olaylarla karşılaşması, bir anda sahip olduğu mallarının bir vesile ile elinden çıkması, biricik evlatlarının vefat etmesi gibi can yakan olaylarla karşılanmak her zaman mümkündür.
Evden sağlıklı olarak çıkıp akşam mezara giren bir çok kimseyi tanırız. Bu günü fabrikatör olarak geçiren ama yarın sabaha oturacak bir evi bile olmadan çıkanları da duyarız.
Akşam tarlasını zengin meyvelikler olarak bırakıp gecenin karanlığında esen bir rüzgar veya yağan bir yağmurun sonucu olarak sabahleyin yerle bir olmuş vaziyette bulan insanları da görürüz. Nitekim bu ve buna benzer bir çok konu Yüce Allah tarafından ibret alınması için Kur’anda kıssalarla anlatılmıştır.
Bu ifade edilenler insan iradesinin dışında gelişen ve engellemeye beşer gücün yetmeyeceği hallerdir. Tarifi yapılan bela ve musibetler veya bunlara benzer olanlar insanların sabrını ölçmek içindir. Yani imtihan içindir.
Bazen de imanının gücünü sınamak içindir. Bazen de işlenen günahların kefaretidir. İnsan iradesinin dışında gelişen bu sıkıntılara sabredildiği zaman İlahi mükafatla karşılaşılır. İlahi düzen böyledir.
Bazı sorunlar vardır ki insan iradesinin sonucunda ortaya çıkar. Menfaatler ve çıkarlar olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kardeş ilan edilen Mü’minlerin birbirlerinin kuyusunu kazmaları, menfaat için insanların birbirlerinin arkasından çekiştirmeleri, Müslümanların değer merkezli kurmuş oldukları dostlukları menfaatleri için düşmanlıklara çevirmeleri insan iradesiyle olan fiillerdir.
Hısımlıkların hasımlıklara dönüşmesi, hasbi yaşamın hesabi yaşama dönüşmesi nedeniyledir. Hesap için hareket edenlerin hasbi duygularının ve değerlerinin ortadan kalkması hiç şüphesiz kaçınılmaz bir sonuçtur.
Kol kola girip bir süre yürüdükten sonra çıkarlar örtüşmediği zaman birlikte yürünülen dostlara köstek olmak daha baştan değersiz bir yolculuğun başladığının göstergesidir. Dostluklar değerler üzerine kurulmuşsa yollarda kopması mümkün değildir, hele menfaat ve çıkarların böyle dostlukları buharlaştırması hiç mümkün değildir.
Sonradan kervana katılanlarla birlikte yolculuk yapmak dostluk değil çıkar ilişkisidir. Çıkarların bittiği noktada bu yolculuk beraberliği de bitmiş olur. Bu, anormal değil, aksine normal bir sonuçtur. Anormal olan bu sürecin sonuçlanacağı noktayı önceden okuyamamaktır.
Müslüman feraset ve basiret sahibi olmalı ve bir delikten iki defa ısırılmamalıdır. İrade dışında karşılaşılan sıkıntılara sabretmek esastır ve bu sonuç Cenneti kazandırır. İnsan iradesinin eseri olan sıkıntılarla karşılaşmak bedel ödetir ve aynı zamanda tecrübe kazandırır.
Ödenmiş bedeller ve kazanılmış tecrübelere rağmen tekrar bedel ödemek durumuyla karşı karşıya kalmak feraset ve basiret eksikliğidir.
Sıkıntılardan kurtulmanın yolu Hz Peygamber bakışıyla Kur’an bilgisine ve yorumuna sahip olmak, Peygamberimizin 23 yıllık model tecrübesinden istifade etmekle olur ancak.