12 Eylül darbesinin üzerinden 28 yıl geçti. Milyonlarca kişi yaşatılan mağduriyetten, dolaylı ya da dolaysız pay sahibi oldu. Amerikalı"nın telefonda söylediği gibi: Our boys have done it (Bizim çocuklar yaptılar).
Çocuklar sonra büyüdüler. Kimi YÖK Başkanı oldu, kimi Başbakan oldu, kimi şimdi Ressam! oldu; fakat şunu belirtelim ki, istisnasız tüm çocuklar köşe oldu. Adam olacak çocuk da o zamandan kendini belli etmişti. Darbe döneminde doğan çocuklar da 30"larına geldiler.
Olanın sola olduğu gibi bir izlenim görünse de aslında, Bu kış komünizm gelecek söylencelerinin kargaşasında halkın hakları bir bir elinden alındı. Halkın alım gücü ve en acısı, hak arama bilinci akıllardan alındı.
Samsun 78"liler Derneği, 1 ve 8 Eylül tarihlerinde Gazi Sahnesi'nde, "12 Eylül ve Etkileri" üst başlıklı tartışma seminerleri düzenledi. Tartışmalarda, 12 Eylül darbesinin, ekonomide, sendikal mücadelelerde, eğitimde, medyada,hukukta,toplumda yarattıkları ve cezaevi koşulları ile ilgili Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinden gelen akademisyenler tarafından sunumlar yapıldı.
Prof. Dr. Fuat Ercan, 80 darbesinin en önemli sebeplerinden birinin, egemenlerin, 24 Ocak kararlarının rahatça uygulanabileceği bir zemin yaratmak istemesi olduğunu ifade etti. Bu kararların sonucu olarak, kurumların sermayedarlara özelleştirilmesiyle 4-5 milyonluk bir işsizlik oluşturmuştu. Fuat Hoca'nın çok önemli bir psikolojik tahlili vardı; hissetme ve paylaşmanın yerini rekabet ve tüketime bıraktı ve "piyasa insanı"diye tabir edilen bir insan tiplemesi yaratıldı. Bu zaten her gün kendimizde ve çevremizde yaşadıklarımız, gördüklerimizle rahatça doğrulayabileceğimiz bir çıkarsama.
Sonra, Prof. Dr. Yüksel Akkaya, 80 sonrasında, sendikaların nasıl işlevsiz hale getirildiğini, işçinin hakkını aramada ve almada ne kadar cılız ve başarısız kaldığını anlattı. Sendikanın, kimi zaman patronların lehine bir sibop görevi görebildiğini ifade etti. Bilindiği gibi, 80 sonrası, bazen zor kullanmayla, tehditle, kimi zaman bürokratik müdahale ve işbirlikleriyle, işçiler "sarı sendikalara" kaydırılmıştı. Bu sendikalar işçinin ekonomik taleplerine sırt döndüler. "Nasıl olsa sendikam benim yerime hakkımı arar" mantığıyla işçiler, aylardır alamadıkları maaşın, güvencesizliğin hesabını soramaz oldular. Güçlerinin farkında olmaktan git gide uzaklaştılar.
Daha sonra, 12 Eylül'ün eğitim üzerindeki etkileri üzerine konuşan Prof.Dr.Kemal İnan, eğitimin nasıl adım adım gericileştirildiğini, niteliksiz bir hale dönüştürüldüğünü anlattı. Türkiye'de 85.000 cami ve 70.000 okul olduğunu ve 71-81 arasında yapılan cami sayısının sadece 81-82 yıllarında yapılanın yarısı olduğunu ifade etti. Buradan, darbeyle toplumda yaratılmak istenen din tabanlı gericiliğin ilişkisini açığa çıkardı.
Ardından, Evrensal gazetesi'nden Fatih Polat, 80 sonrası medyasını, Ragıp Duran'ın ünlü benzetmesine atıfta bulunarak, "Apoletli Medya" olarak niteledi.
8 Eylül günü ise, darbe döneminde Samsun'da bulunan Haydar Malkoç ve Sabahattin Selim Erhan, 12 Eylül günü Samsun'da 3000 kişinin gözaltına alındığını, tutuklananların pek çoğunun Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki cezaevlerinde fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz kaldığını ifade ettiler. Sosyolog Pınar Selek de, 12 Eylül'ün, bir toplumsal travmayı, çaresizliği ve korku kültürünü beraberinde getirdiğini ifade etti.
13 Eylül Cumartesi günü, Cumhuriyet Meydanında darbe karşıtı bir miting düzenlendi.
Bilindiği gibi, 70'li-80'li yıllarda ülkelerinde ABD destekli askeri darbeler yapılmış olan pek çok ülke, darbecilerini yargıladı ve mahkum etti. Türkiye'de ise, halen 80 darbesinin yarattıkları anayasasıyla, YÖK'yle ve en önemlisi de zihniyetiyle sürüyor.
Ancak geçmişle hesaplaşmak ileriye gidişin ilk adımı olabilir. Hemen şimdi bunu talep etmek, yani bu zamana kadar yapılmış ve bu zamanda yapılması planlanan tüm darbe ve darbe girişimleri yargılanmalıdır demek gerekir. Bu, bugünün çocuklarının geleceği için olmazsa olmaz, demokratik bir taleptir. Bizim çocuların...
Sahi, bu darbeciler kimin çocuklarıydı?