Geçen hafta doğduğum mahalleye gittim.Aile mezarlığının karşısında o dev gibi ağacı görünce onun altında geçirdiğimiz günleri acı ve kederle andım.Gölgesinde oturduğumda dallarının arasından bir sesle şaşırdım.Ağaç beni görünce dile gelmişti.
Doğum yeri Çarşamba-Samsun olanlar beni iyi tanırlar.800 yılı geçkin bir ömrü bu topraklarda sürdürüyorum.Adıma,yörece Kavlağan,Çınar gibi isimler verseler de ben bir ağaç olduğumu biliyorum.Şimdi atıl durumdaki un değirmenine su taşıyan derenin kenarına bir garip kuşun ağzından düşürdüğü tohumdan filizlenip önce fidan sonra da yıllar içinde bu halime gelmişim.
Hemen yakınımdaki bahçelerde Elma,Armut,İncir,Dut,Kiraz,Vişne,Şeftali ve Erik gibi size her yıl çeşitli meyve veren kız kardeşlerime çok iyi bakın.Bakın ki nesilleri tükenmesin.Yine Kavak,Söğüt,Meşe,Kızılağaç gibi erkek kardeşlerim biraz uzaklarda olsa da duyduğuma göre sayıları her gün hızla azalıyormuş.
Gölgem altındaki bankta kimileri oturup dertlerini ve sevinçlerini paylaşırken,kimilerinin de aşk itiraflarına şahit olmuş,hatta dallarıma konup cıvıldaşan kuşlar gibi birbirlerine "Seni seviyorum" sesleri bile halâ bile kulaklarımda.Düşünüyorum da acaba o aşklarını ömür boyunca sürdüren oldu mu hiç.
Yıllardır sizinle beraberim,tabiidir ki doğanlarla,ölenlerle binlerce kişi gelip geçmiştir önümden.Bana uzaktan şöyle bir bakıp geçenleriniz ise çoğunlukta.Beni ne kadar tanıyorsunuz?Durun,hiç yorulmayın,ben bildiklerimi kısaca anlatayım isterseniz.Yaşlandım artık,her şeyi tam hatırlayamayabilirim.
Dünyada binlerce kardeşim var.Her birimiz sizin hayatınızı kolaylaştırmak için canımızı veriyoruz ya da siz alıyorsunuz.Biliyor -musunuz size çeşitli meyvelerini sunan kız kardeşlerimizle,meyvesiz erkek kardeşlerimizle bir ormanı oluşturduğumuzda yüzlerce hayvanın doğal barınağı ve gıda deposu oluyoruz.
Bizleri hoyratça,düşüncesizce keserek hayat kaynağımız toprağımıza Hava Meydanı,yüksek yüksek binalar,beton yığını HES'ler yapımı ve tarla kazanmak için yakıp yok ederken bindiğiniz dalı kestiğinizi dahi bilmiyorsunuz.
Yapraklarımızı hayvanlar ve böcekler tarafından yenmeye başlandığında sinyal göndererek diğer kardeşlerimizi tehlikeye karşı uyarırız.Uyarılan kardeşlerimiz de salgıladıkları kimyasallarla sindirimi çok zor,lezzetsiz yapraklara dönüşür size zarar vermemeye çalışırız.Her birimiz böyle böyle büyüyerek bir ton karbondioksidi absorbe(emmek)ederken yine tek birimiz 118 kg.oksijen üretiriz,yani 4 kişilik bir ailenin bir yıllık oksijen ihtiyacını karşılarız.
Her birimiz motorlu bir aracın 4 bin km.de oluşturduğu karbon kirliliğini yok eder.Bir tek kardeşim yılda 2 ton suyu çekerek su baskınlarını engeller,erozyonu önle,bir orman olduğumuzda ise toprağı korur,besleriz.Çevrenizin yağmur almasını,oksijen ihtiyacınızı karşılarız.Suyu tuttuğumuz için toprağın kurumasını önleriz.Bunları yaparken çevrenizi de kirlenmez,dökülen yapraklarımız çürüyerek gübreye dönüşü bize toprak altı ve üstü böceklerin besin kaynağı olur.
Sizlerin akciğerlerini tamamen etkileyerek toz partiküllerini havadan temizleriz. Çoğunuzun bildiği gibi sadece birimizden yaklaşık 70 bin kurşun kalem yapılmakta,bu sebeple yılda 82 bin kardeşlerimiz kesilir. Ya da elinizdeki kitabın,derginin ve defterlerin hammaddesi hep biz oluruz.Kim bilir bunlar için kaç milyon kardeşimizin ölmesi gerekiyor?
Ne ilginç değil mi,bir bebek tuvaletini haber verinceye kadar kullanıldığı bebek bezleri için kaç kardeşimin kesilip,ölmesi gerek?
Çiftçi kardeşlerimizin öküz arabasının (kağnı) tamamı,karasabanın okunu,öküzlerin boyunduruğu ve zelvesi bizim bedenimiz kesilerek yapılıyor.
Binlerce evin tamamı,kullandığınız sandalye,masa,dolap,karyola,kaşık,kepçe,kazma, kürek,keser gibi aletler de hep bizim gövdelerimiz yarılarak yapılıyor.Belki içinizde halâ bir baltaya sap olmamışlarınız varsa bizleri baksınlar.
Sözün kısası size o kadar yakınım ki doğduğunuzda yatırıldığınız,sallandığınız beşikte,öldüğünüzde mezarınıza döşenen tahtalar iç içeyiz.
Ağaç diye şöyle bakıp geçtiğiniz bizler,doğumunuzdan başlayıp mezarda bile binlerce yıldır beraber yaşadık ve yaşayacağız.