Bugün kameti çok fazla uzatmadan direk konumuza girmek istiyorum ancak bir hatırlatma yaparak konumuza girmek istiyorum. Normalde bugün bu köşede Zihni Şahin Başkan’ın hatalarını yazacaktım ancak samsunhaberler.tv’de yaptığımız programda bu konuya detaylı değindiğimden burada tekrar yazma gereği duymadım. Zihni Şahin konusundaki söyleşimi samsunhaberler.tv ve Facebook Denge Gazetesi hesabından izlerseniz orada detaylı bilgiler var. Bugün farklı bir konuya değinmek istiyorum. Nedir bu farklı konu derseniz önce Rahmetli Babaannemin Rumca söylediği bir Yunan Atasözünü hatırlatarak konuya girmek istiyorum, Rahmetli Babaannem “ Emena obi ucesleyevis abebis nefesleyevis” yani ‘’beni dinlemezsen nefesi ağzından değil de başka yerinden alırsın’’ derdi. Bu sözü Trabzon’un Tonya, Çaykara ve Sürmene’nin yüksek kesimleri ile Of’un Çaykara’ya yakın köylerinde Rumlarla komşuluk etmiş herkes bilir, ama yeni nesil Rumcayı bilmediğinden pek bilmez. Bizim bildiğimiz Rumca tüm Pontusluların kullandığı orijinal Rumcadır. Şimdi Yunanistan’da kullanılan dil Helencedir, bizim bildiğimiz dille uzaktan, yakından ilgisi yoktur. Nasıl ki biz elli sene önce kullanılan Türkçeyi bugün anlamakta güçlük çekiyoruz, Yunanlılar da atalarının kullandığı Pontus Rumcasını anlamazlar. Ama konumuzun ana muhatabı olan Ak Parti eski il Başkanı Osman Çetinkaya da bu dili bildiğinden konuya onun anlayacağı dille girmek istedim.
Osman Çetinkaya insan olarak sevdiğim, değer verdiğim bir arkadaş, il Başkanı olduğu dönemde beni dinlemediği için İl Başkanlığını kaybetti ama isabet oldu, şayet o kazanmış olsaydı yerel yönetimlerde seçilen arkadaşların büyük bir kısmını listelere koymazdı ve daha kötü listeler olurdu. Ancak Osman Çetinkaya sadece siyasette değil, ticarette de beni dinlemediğinden başı dertten kurtulmuyor. Siyasette dinlemedi koltuğu gitti, ticarette dinlemedi parası gidecek, yazık günah değil mi, keşke dinleseydi de bu sıkıntıları yaşamamış olsaydı. Konu nedir derseniz yaklaşık otuz yıldan beri tanıdığım, İlahiyat Fakültesi mezunu, yıllarca öğretmenlik yapmış, Camilerde okutulan Elif-Ba kitabını da eşiyle birlikte yazıp yıllarca Camilerde Kuran öğretiminde rehber olmuş, hatta bir dönem Akabe kitabevinde çalıştığı dönemde de sürekli görüştüğüm Halit Önem kardeşimiz bir gün beni arayıp görüşmek istediğini söyleyince buyur gel dedim. Elinde bazı evraklarla geldi, evrakları inceledim. Baktım bizim Halit hoca davasında haklı, konu nedir derseniz? Bizim Osman Çetinkaya Mehter Takımı lideri Necmi Yıldırım’la birlikte bir inşaat firması kurup Kalkanca’da inşaat yapmaya başlamışlar. Halit kardeşimiz de yıllarca eşiyle çalışıp biriktirdiği parayla Kalkanca’da bir arsa alıp değerlensin diye kenara koymuş. Aradan uzun yıllar geçince arsa değerlenmiş ve Osman Çetinkaya inşaat yaparken Halit Hoca’ya arsasına karşılık yaptığı binadan üç daire verip arsası ile takas etmek istemiş. Halit kardeşimiz de olur deyip, alacağı dairelerle ilgili ne yapılacağı konusunda detay istemiş. Osman Çetinkaya da ona yaptıracağı bina ile ilgili bastırdığı kataloğu verip, işte ben yapacağım binada şunları yapacağım demiş, sadece demekle kalmadığı gibi hem inşaata reklam olarak asmış hem de daire sattığı müşterilerine o katalog üzerinden satış yapmış.
Yıllarca inşaat yapmış birisi olarak kataloğun ne anlama geldiğini çok iyi bilirim. Yapacağınız binanın reklam kataloğu olarak görünse de aslında bir taahhütnamedir. Zira vatandaş satın alacağı dairenin özelliklerini o katalog üzerinden öğrenip pazarlığını öyle yapar. Halit kardeşimiz de o katalog üzerinden Osman Çetinkaya’dan üç tane daire alıp, karşılığında arsasını verir. Ancak Osman Çetinkaya binayı bitirdiğinde katalogda olan yüzme havuzu, spor salonu, park, vs. gibi pek çok taahhüdünü yerine getirmeyince Halit Hoca önce kendisiyle birkaç kez görüşür, sonuç alamayınca faydası olur düşüncesiyle soluğu bizim yanımızda alır. Belgeyi inceledikten sonra Halit kardeşimizin haklı olduğunu görünce Osman Çetinkaya’yı arayıp konuyla ilgili yanıma gelip Halit hocayla onları görüştürüp uzlaştırmak istedim. Osman Çetinkaya bana telefonda Halit hocayla görüşecek bir şeyi olmadığını, mahkemeye gidip hakkını araması gerektiğini söyleyince ben olayı haberleştirip Halit hocayı da Mahkemeye vermesi halinde kazanacağını söyleyip konuyu kapattım. Daha sonra soyadı Çetinkaya olan birisi bana özelden ileri, geri yorumlar yazınca cevabını verdim Osman’ın oğlu olduğunu düşünmüştüm meğer kardeşiymiş, her neyse.
Aradan birkaç yıl geçince Halit Hoca geçtiğimiz haftalarda beni aradı ve Mahkemeyi kazandığını söyleyince evrakını al gel dedim. O da kararı aldı geldi. Ancak ben gerekçeli kararı da gördükten sonra haber yapalım demiştim, Halit Hoca biraz acele davranıp bazı sitelere haberi yaptırdı, gerekçeli karar gelince biz daha detaylı yayımlayacağız. Mahkeme, Osman Çetinkaya’nın yaptığı her daireye 104 bin lira civarında eksik imalat yaptığı için bu paranın hak sahiplerine ödenmesine karar vermiş. Bildiğim kadarı ile orada kırk civarında daire var herkes mahkemeye giderse o kararı emsal teşkil edip Osman Çetinkaya’dan her daire sahibi bu parayı alabilir. Doğrusunu ararsanız Osman Çetinkaya’nın bu kadar parayı ödemesine de gönlüm razı değil. Ama yazının başında da söylediğim gibi beni dinlemezsen nefesi başka yerden alırsın. Bu işte bizim Mustafa Topal’ın da biraz suçu var. Bana o imalatları ben yaptırmadım demişti. Niçin yaptırmadın dediğimde gereksiz dedi ama o oradan iş karşılığı aldığı evi sattı. Orada oturan diğer insanların suçu neydi. Osman Çetinkaya’nın yerinde olsam bu paranın bir kısmını da Mustafa Topal’a ödetirdim. Şimdi beni dinlemeyenin nefesi neden başka yerden alacağını anladığınızı umarak sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla…