BİN AKÇEYE BİR SÖZ -2-

Dursen Özalemdar

Ahmet’in maceralarla dolu on sekiz yıllık çalışması sonunda 3 bin akçe biriktirmesi, bu para benim düşündüğüm işler için yeterli kararı ile, memleketine geri dönme hazırlığına başlar.

Bunun için kendi memleketine gidecek bir kervan bulmak için kasabaya gider. Kervanın birkaç gün içinde geleceği söylendiğinden, kasaba çarşısında vakit geçiren Ahmet’in bin akçeye bir söz diye söylenerek gezen bir adam dikkatini çeker. Bin akçe Ahmet için altı yıllık bir çalışmanın karşılığındaki paradır. Amma bir merak Ahmet’i sarmıştır, kafasından hesaplar yapar, üçbin akçem var, bin akçeyi bu söze vereyim gerisi bana yeter der. Ve kese içindeki bin akçeyi adamın eline vererek, SÖYLE der. Adam Ahmet’in kulağına yanaşarak “KADERDE NE VARSA O OLUR” der. Sözü duyan Ahmet, göğsünden bıçak yemiş gibi sarsılır. Kendi kendine ben bu sözü zaten biliyordum derken, adamın yanından kaybolduğunu anlar. Ahmet, sersemlemiştir. Gözleri buğulanmış, her tarafına ateş basmıştır. Altı yıllık çalışması karşılığı 1000 akçesini bildiği bir söze kaptırmıştır. Kendi kendine söylenerek meydanda dolaşırken, başka bir adamın daha yüksek bir sesle, 1000 akçeye bir söz diye bağırdığını görür. Yine kafasından hesaplar yapar. Giden parasına bir yandan yanarken, kumarbazın yenilgiye doyamaması gibi. 1000 akçe bana yeter, bir söz daha alayım, belki ilk aldığımdan daha farklı bir şeydir, zararımı kapatırım diyerek, 1000 akçelik ikinci kesesini adamın eline koyar.

Adam kulağına eğilerek, “GÖNÜL NEYİ SEVERSE GÜZEL O DUR “der, çeker gider. Ahmet bir darbe daha yemiştir. Ben bu sözü zaten biliyordum diye feveran eder. Bir yandan da bu işte bir hikmet var tesellisi ile, çarşıyı adımlarken, bir başka adamın yine 1000 akçeye bir söz diyerek karşıdan geldiğini görür. Ahmet batan balık yan gider diyerek, adamı çağırır. Üçüncü son kesesini de onun eline vererek, de bakalım der. Adam kulağına eğilerek, “HER ŞEYİN BİR VAKTİ VARDIR, HİÇ BİR ŞEY ACELEYE GELMEZ.” der, çeker gider.

On sekiz senede elde ettiği parasını, bildiği üç söze veren Ahmet yıkılmıştır. Memleketime hangi yüzle döneceğim. Aileme ne derim, diye boynu bükük gözleri yaşlı ağaçlıklar altında konaklayan kervana doğru yürür. İnsanların bir yerde toplandığını, her kesin birbirleriyle hararetli bir şekilde bir şeyler konuştuklarını görür. Biraz daha yaklaştığında bir tellalın”Ey ahali, Padişahımızın fermanı var, bu kuyuya girip, suyun çıkmasını engelleyen canavarı bertaraf ederek, kuyu suyunun serbest kalmasını sağlayana ağırlığınca altın verilecektir” sözü üzerine, Ahmet yakınında bulunan bir kişiye, bu ne iştir der. Adam, bu kuyunun kasabanın tek su kaynağı olduğunu, kuyuda bir canavar bulunduğunu. onun suyu kestiğini, aşağıya inmeye cesaret edenler i öldürdüğünü, birçok insanın inmesine rağmen, hiçbirinin geri gelmediğini söyler.

(Devamı  yarın)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.