Bir Anma Bir Ölüm
‘’Bir çocuk karşılayacak seni orada. Erdal adı, Erdal Eren. Boynundaki ip izinden tanırsın zaten. Seni bekliyor 35 yıldır. Ama hiç büyümedi, yaşı hala 16 ‘’diye bir yazı paylaşıldı. Türkiye Cumhuriyetinde, Genel Kurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin ardından. Oysa gelenek ve göreneklerimizde vefat eden kişiye saygı vardı. Bu kişi ülkeye Cumhurbaşkanlığı yapmış,bir dönem bu ülkenin geleceğinin belirlenmesinde söz sahibi olmuşken.
Üniversitelerde olaylar, sokaklar da olaylar, kamplaşmalar, kutuplaşmalar, cinayetler, soygunlar, terör, anarşi, her gece ekranlarda ölen insanların haberleri, akşam hava kararmadan evine ulaşmaya çalışan insanlar. Kaos, güçsüz iktidarlar, ekonomisi gelişmeyen bir ülke. Her gün daha fazla emperyalizmin kucağına atılan, borç batağında, basiretsiz bir devlet.
Toprakları içinde cirit atan yabancı ajanlar, hazırlanan mezhepsel bir çatışma ve iç savaşa sürüklenen bir ülke, söylenenlere göre planlı, bazılarına göre olması gereken bir ihtilal ve ülkenin yönetimine askerin el koyması. ‘’İhtilal kansız oldu’’ diye şükredilmesinden, beklenilen kurtarıcının geldiği ve bir korkunun başladığını, bu korkunun her gece haberlerde duyduğumuz ölümlerden ve kaos ortamından daha derin olduğunu hissetmiştik. Aynı dönem sokaklara hakim olan ideolojiler, ölümler, soygunlar, bir anda kesilmiş, tutuklamalar başlamıştı.
İhtilalin ilk gününden itibaren, basında methiyeler yazılmaya başlanan ekip, ülke içerisinde yapmış olduğu gezilerde büyük kalabalıklara hitap etmiş , Cumhurbaşkanlığı referandumunda oldukça yüksek bir oy alarak o makama çıkmış kişi Kenan Evren’di, vefatının ardından siyasilerin katılmadığı bir tören ile adeta yalnızlaştırılarak toprağa verilmiştir. Döneminde çevresinde olan siyasiler alkış tuttukları insanı şimdi yalnız bırakmıştılar.
Ülkeye verdikleri veya kaybettirdikleri, başarısı veya başarısızlığı tartışılabilinir, sonuçta bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş bir insan ardından yazılanlar ve söylemler ile itibarsızlaştırılmaya çalışılmasının ne denli doğru olduğunu tarih mutlaka yazacaktır.
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu örgütünün kurucusu Deniz Gezmiş. Bir çok eylemde ön planda oldu,İstanbul Üniversitesinde ki sağcı öğrenciler ile mücadeleye girdi ,bir banka soygununa katıldı , 1971 yılında Balgat’taki bir tesisten dört Amerikalı askerin kaçırılması olayına katılıp, yapmış olduğu bir çok eylemden sonra tutuklandı ve beraat etti, bu mücadelesi ile öğrenciler arasında efsane oldu.
12 Mart askeri darbesinin ardından Sivas’ın bir ilçesinde polis ile girdiği çatışma sonucunda yakalanmış ve arkadaşı ile çıkartıldığı mahkemede idama mahkum edilmiştir.mahkumiyet sonucunda çıkartıldığı mahkemece verilen karar.
‘’Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Mahkememiz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını; bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya cebren teşebbüs suçunu işlediğinizi sabit gördü. Türk Ceza Kununun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezası ile tecziyenize karar verdi.’’
Bir tarafta Erdal Eren ,Yurt Sever Gençlik Derneği üyesi,bir inzibat askerini öldüdüğü için hüküm giydi. Yaşı büyütülerek idam edildi.Diğer tarafta idama karar veren mahkemenin anayasal düzeni yıkmakla suçladığı Deniz Gezmiş, İdama onay veren sol görüşlü bir partinin vekilleri.ülkede ki kaosa dur demek için yola çıkmış askeri personel, ihtilalin ülkeye verdiği zarardan bahseden fakat ihtilal döneminde alkış tutan , vefatın ardından o gün ki manşetlerini unutan basın.ihtilalden zarar gördüğünü dillendiren karşıt kesimler.Bir anma ve bir ölüm.
Mayıs aynın ilk haftasında anma etkinlikleri ve sosyal medyada sevenlerince yapılan yazılar ile gündemde tutulan Deniz Gezmiş’e vefa gösterilmiş. Aynı haftanın sonunda vefat eden ülkenin Cumhurbaşkanı ise ne yazık ki aynı vefa bir dönem çevresinde olanlarca gösterilmemiştir.
Takdir Türk milletinindir