Bir çok şeyi özlüyoruz

Bu hafta köşe yazımı gündem dışı yazmak istedim, gittikçe kendimize bile yabancılaştığımız dünyamızdaki o tatlı, masum, bir yanı acı olan özlemlerden bahsetmek istedim, bir tarafı bahar bir tarafı karakış, özlemler...

Özlem sabırla öz kardeş ve biraz da umutla yoğrulmuş. İdeallere göre özlemler değişiyor ama en zoru sevdiğin bir insanı özlemek. "burnum sızlıyor" dediklerinde bana çok komik geliyordu "hiç burun sızlar mı?" diye gülüp geçerdim ve anladım ki evet gerçekten de sızlıyor, hem de sızım sızım.

Geçmişi özlüyoruz, çocukluğumuzu. Aklımızın fikrimizin hep oyunda olduğu yaşları, Bir mahalle erkekli, kızlı saklambaç oynamayı ve hepimizin kardeş olduğu düşüncesini, acıktığımız da eve koşup bir dilim ekmek alıp yine sokağa kaçmayı. Kalplerimizi kıran büyükleri değil şaçlarımızı okşayanları özlüyoruz.
              
Ve büyüdükçe dünyanın kirlendiğini görüyoruz, büyüğün küçüğe sevgisini, küçüğün büyüğe saygısını özlüyoruz. Bayramlar da zarf içinde harçlıkları, mendilleri, o eski komşularımızın mutfağında pişen yemeklerden bir tabağını da komşularına ikram etmesini ve paylaşımları özlüyoruz.
               
Rahmetli Annemizi Babamızı Kardeşimizi özlüyoruz. Çok az insan onlar hayattayken kıymetini biliyor "Ben büyüdüm artık" derken kırılan kalpleri onarmadan yıllar geçip gidiyor, Babamızın getirdiği şekerleri, Annemizin yaptığı börekleri, sağanda yaptığı yumurtayı her şeyini ama her şeyini özlüyoruz…
                 
Acıları değil mutluluğu özlüyoruz. Askerde kardeşlerimizi şehit olduklarında topraklarını seviyoruz, yok olunan hayatlarda var olmasını özlüyoruz hep kaybetmelerde pişmanlıklar, yitirilen değerlerin geç farkına varılıyor işte o yüzden keşkeler de özlemler...
                 
İnsanın en güzel yanı özlemek, baharı özlemek, gelecek günü özlemek,  gözlerde yaşlarla burnun sızım sızım sızlarken özlemek özlemek özlemek özlemek herkese yüreğinde özlem duyacak özlemler dileklerimle sevgilerimi sunuyorum ve o çok özlediğim insana yazdığım şiirimi siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.

    ANNECİME

Askıda pembe yeleğin,
Tesbihin, parmak izlerinin olduğu dolapta asılı
Hangi köşeye gitsem, duvara baksam,
yolumu kesiyor yokluğun,
Sen yoksun Anne!  nicedir gülüşlerimi sattım dünlere.
Denize girmiyorum, yürümüyorum, susuyorum.
Sevdiğin ne varsa boğazımda düğüm düğüm yutamıyorum,
Dost bildiklerim suskun artık.
Perdelerimi kapatıyorum ışığa karşı
Yaşam kovamın dibi delik umutlarım için su kalmadı
Sen gittin ya anne bu gidiş çok gücüme gidiyor
Gelemezmişsin anne
Dönülmezmiş o yerlerden.
Seccaden de ayak izlerin, tülbentinin oyası ağlıyor
Yokluğuna anne.
Anne kuşlar seni soruyor,
Mahallede çocuklar sakızlarını özledi,
komşuların adın geçtiğinde ağlıyor,
Ağlamak istemiyorum rüyalarıma girmezsin diye
Dayanamıyorum ağlıyorum Anne
Kime emanet ettin yetimlerini
Kanatların nerde sığınacak limanımız yıkıldı anne.