Bugünkü yazımın konusu aslında farklıydı. Ama pazartesi günü yapılan eyleme çeşitli yönlerden bakmak lazımdı. Bu nedenle, sıcağı sıcağına yazmam gerekir diye düşündüm.
Çok zamandır gündemde olan fakat dün uygulamaya konulan, şehire dışardan gelen minibüs hatlarının, şehir merkezine girmeden otogara gitme zorunluluğu, eyleme dönüştü.
Minibüslerin otogara gitme zorunluluğu, sadece minibüsü olan hat şoförlerini ilgilendirmiyor. Yolcu kesimi var. Otogar işletmecisi olan şirket var. En önemlisi de uygulamayı başlatan Belediye tarafı var.
Bu etkenlerden dolayı, olaya çok yönlü bakmak gerekir. Tarafların nasıl etkilendiğini irdelemek lazım. Bana göre bu karar, en çok yolcu cephesini etkileyecektir. Şehre batı, doğu ve güney yakasından gelen yolcu, merkezde bir yere gitmek için en az iki araç değiştirmek zorunda kalacaktır. Bir yandan yükleriyle indi bindi eziyeti, bir yandan da yol ücreti. Eşyası çok olandan, cebinde parası olmayana kadar etkilenecek, bir yolcu cephesi. Minibüsçü esnaf arkadaşların cephesinden bakarsak; hangi yönden gelirse gelsin, otogara gidiş, uzun bir mesafe ve zaman. Haliyle de maliyet. Yakıt ve otogara giriş-çıkış ücreti.
Gelelim otogar işletmecisi şirkete. Şirkette, otogarın ihalesine girerken, yapacağı sözleşme üzerinden maliyet hesaplamalarında, otogara giriş ve çıkışları da gelir hanesine yazmıştır. İhaleyi kazanınca da, haklı olarak her istikametten şehre gelen minibüslerin otogara girmesini isteyecektir. Bu da onun en doğal hakkıdır.
Geldik son ayak belediyeye. Belediyede; şehircilik anlayışı doğrultusunda, şehir merkezini, yoğunluktan ve minibüs depolamalarından arındırmak isteğindedir. Belki de böyle olmak zorundadır.
Ne güzel değil mi? Herkes kendi penceresinden bakınca haklı. Ama toplu yaşamda, karşılıklı paylaşımda, kaç pencereden bakarsanız bakın, ortak şeyler görmek zorundasınız. Veya ortak şeyler görmek için birlikte tek pencereden bakacaksınız.
İşte, bu kadar çok penceresi olan bir iş, ne yazık ki yeterince tartışılmamış, masa üstünde yoğrulmamıştır. Bunun sonucunda da aksaklıkların olması kaçınılmazdır.
Bizler karar verirken; o kararın etkileyeceği, etkisi altına alacağı kesimi, verilecek kararın içine dahil etmeyiz, etsek bile söylediklerini çok fazla dikkate almayız.Eee..! O zamanda sağlıklı bir karar alamayız. Bu ülkenin gerçeğidir. Hep böyle olmuştur ve böyle olmaya da devam edecektir. Sonuçta, ya karardan geri adım atılır, ya da bir kesim mağdur olur.
Pazartesi günü yapılan eylemde, şoför arkadaşlar üç şeritli yolun iki şeridini işgal ederek, zaten hafif raylı sistem çalışmalarından tıkanan yolu, daha da tıkayarak trafiği kilitledi. Yani eylem hissedildi ve yeterince insanları etkiledi. Saatler ilerledikçe, yetmezmiş gibi araçları birde yola paralel çekip, yolu tamamen kapatarak, ulaşımı felç ettiler. Yolculuklar eziyete dönüştü. İşte tam bu noktada vatandaşlar tepki vermeye başladı.
Sabah, Atakum"dan şehre inerken, minibüsün içindeki insanlar, eylemi konuşur tartışırken, akşam eve dönüşte, bu kez minibüste, yolu tıkayanlara isyan vardı. Eylemci arkadaşlar şunu unutmuştu. Bir kısım insanların hastası, yaşlısı ve bebeği vardı. İşten yorgun-argın çıkmış, bir an önce evlerine varmak zorunda olan insanlar vardı.Bunun içinde yolun tamamen trafiğe kapalı olması ve yolda geçirdikleri trafik eziyeti de, vatandaşı isyan ettirmişti.
İşte, bazen sizin hakkınız, hak arayışınız; başkasının hakkını gasp etme, haksız eziyete dönüştürme hakkını, kimse size vermez. Buna da hak arama diyemezsiniz ve puan kaybedersiniz.
Bu eylem yeterince seste getirmiştir, tepkide. İnşallah tüm taraflar için hayırlı olur.
Her şey gönlünüzce olsun.
SEVGİLERİMLE