Bir Haritanın Düşündürdükleri...

Mehmet Büyükalbayrak

Okuyuculardan özür diliyerek, bugün ihtisasımın dışındaki konularda yazacağım. Güncel bir haberin beni götürdüğü bir kitaptan alıntılarla, uzun süreli düşünmenin önemini vurgulamaya çalışacağım. Biliyorum, çizmeden yukarı çıkmış olacağım ama, tarihçilerimiz hoş görsün.
 Dün, hem yazılı hem de görsel basında yer alan bir haber dikkatimi çekti: “ Almanya"nın Frankfurt kentinde açılan 60. Frankfurt Kitap Fuarı"nda, Irak"ın kuzeyindeki bölgesel yönetim tarafından açılan standda bölücü harita asıldı.” Haber yeni olsa da evveliyatı yeni değildi. Benzer haritalarla sürekli karşılaşıyor, tepki veriyoruz. Toprak bütünlüğümüze açık bir saldırı olarak gördüğümüz bu tür skandallarla hemen her yıl karşılaşıyoruz. Dışişleri Bakanlığımız, diplomatlarıyla, bürokratlarıyla “gerekli tepkiyi verdiğini” söylüyor, ama kısa bir süre sonra, bir başka bahane ile benzer haritalar yine önümüze çıkıyor.
 Bu konunun, bu şekilde sürekli karşımıza çık(arıl)masının arkasında, acaba bizi, bu konuyu önemsemez hale getirmek ve devamında da “ver kurtul” düşüncesini hakim kılmak planı mı var? Böyle bir düşüncenin bizce kabul edilemezliğini söylemeye gerek yoktur. Ancak, karşı tarafın hedefini anlayabilmek için, tarihten bazı tespitleri sizlerle paylaşmak istedim.
 Tarih, 27 Şubat 1923. Yer T.B.M.Meclisi. Birinci Lozan görüşmeleri tartışılıyor. Bursa Milletvekili Operatör Emin Bey konuşuyor: “Efendiler. Yalnız Musul ile kalmaz, Musul'u verdiğimiz gün hudut Erzurum'dur. ...”*¹
 Yine aynı oturum. Kürsüde Erzurum Milletvekili Mustafa Durak Bey. İşte söyledikleri: “Musul'un bir sene sonraya taliki (ertelenmesi) demek, arkadaşlar Türkçe'de bir darb-ı mesel vardır, sona kalan dona kalır, Musul'u kaybetmek demektir. Musul'u kayıp ettikten sonra, senin Şark'ta (doğuda) bir yerin kalmamıştır. ...”  Musul'un bir sene sonraya bırakılması ifadesiyle, Musul sorununun Lozan'da anlaşmaya dahil edilmeyip, bir sene içerisinde İngiltere ile görüşülerek çözümlenmesi, bu mümkün olmazca Cemiyet-i Akvam'a (Milletler Cemiyeti) müracaat edilmesi kararı anlatılıyor. Bunlar tarihten düşülen notlar...
 Irak sınırımızın savunulması zor noktalardan geçtiği, konunun uzmanlarınca, ifade edilmektedir. Bunun üzerine yukarıdaki açıklamaları ve bölücü terör örgütünü destekleyen, sözüm ona medeni devletleri de görünce insan düşünmeden edemiyor: Bugün yaşadıklarımız 1900'lerin başlarında mı planlanmıştı? Komplo teorisi gibi oluyor ama, terör örgütünün parasal ve lojistik destekçilerini düşününce, başka türlü düşünmek te elimden gelmiyor. Terör örgütünü desteklemeyen devlet, Avrupa haritasında bulamıyorum. ABD ise, dünyayı elinde tutabilmek için, hiçbir devletin güçlenmesini istemez. İsrail ise malüm... Buna bir de din mefhumunu sokunca, Türkiye düşmanları tüm dünyada taraftar bulabiliyor. Tarihçiler araştırırsa, bu senaryonun ne zaman yazıldığını bulabilirler.
 Son dönem tarihimizdeki gizli yönler bir açığa çıkarılabilse, gizli belgeler bir açıklansa, tarihimizle bir yüzleşebilsek geleceğimizi daha doğru planlayabileceğimize inanıyorum. Yoksa, bu tür olaylarla bizi sürekli oyalayacak ve istedikleri yöne yönlendirmenin yollarını sürekli arayacaklardır.
 Unutmayalım ki uluslararası ilişkilerde kadim dostluklar değil, karşılıklı çıkarlar belirleyici olmalıdır. Yoksa, bir yanda yüzümüze gülenler, diğer yanda, düşmanlarımızla bize karşı işbirliği yapmaktan çekinmiyeceklerdir.
 
*¹ Lozan'a Hayır Diyenler, Mustafa Taşyürek, İhtar Yayıncılık İstanbul 1995


 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.