2003 senesi...
Yıllarca idealim olan Hedef Gazetesi'ni büyük zorluklara rağmen kurmuş ve gazeteyi 1 yıl içinde resmi ilana geçirerek kendi ayakları üzerinde duran bir gazete olmasını sağlamıştım.
Resmi ilan alamadığım dönemde bana destek veren o kadar dostum oldu ki onların hepsine ne kadar teşekkür etsem azdır.
Bununla yetinmedim elbette...
Kafamda Samsun'a büyük bir maatbaa tesisleri kurmak vardı.
Param yoktu ama cesaretim vardı...
Ah bu cesaret işleri var ya...
Kızkardeşim o zaman emekli olmuş kendisinden bir miktar borç para alıp, arabamı da satarak ilk matbaamı aldım.
Çok çalışıyordum...
İnsan üstü bir gayret sergilememe rağmen gazetecilik pahalı bir sektör olduğu için altından zar zor kalkabiliyordum.
Önümüzde 2004 yerel seçimleri gelip çattı.
Bu seçimlerde daha çok çalışarak başarılı olmak istiyordum...
Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz'la o dönem abi kardeş gibi görüşüyor gerçekten de kendisini çok seviyordum...
Yıllara dayanan farklı bir dostluğumuz vardı..
Seçimler yanaşıyor zaman hızla ilerliyordu...
Birgün Sayın Başkanı sabah kahvaltısına davet ettim...
Kuş sütü eksik bir kahvaltı yaptık...
Memnun oldu Sayın Başkan...
Kahvelerimiz geldi, keyfide yerindeydi...
Kendisine Samsun'da hem gazete çıkartıp hem matbaa işleri yapan 3-4 gazete olduğunu, yanlız bu işlerin Samsun'da bir gazeteye verildiğini ve hakkaniyet gereği bunun yanlış olduğunu söyledim...
Hemen oracıkta Genel Sekreter Kenan Şara'yı arayıp benim bu sıkıntımı dile getirdi ve bana dönerek;
"Bundan sonra böyle bir şey olmayacak. Senin kurduğun bu güzel tesislere belediyenin her türlü işi verilecek ve ayrım yapılmayacak" dedi.
Memnun olmuştum...
Kısa bir süre sonra Sayın Kenan Şara'yı ziyaret derek onla da aynı sıkıntıları paylaştım. Bana "Ünal Bey bu olayı düzelteceğiz. Bundan sonra sana da belediyeden matbaa işleri verilecek" dedi.
Teşekkür ettim..
Kimseden ulufe istemiyorduk...
Sadece Büyükşehir Belediyesi'nin matbaa işlerinin hakkaniyet ölçülerinde dağıtılmasını rica ettik...
Kenan Şara Beyi Allah var hiç sevmedim...
Eskilerin tabiriyle, "Kanım ısınmadı"...
Benle konuşurken kafasının arkasında birşeyler olduğunu hissettim hep...
Öyle de oldu...
Birgün kendisi beni makamına çağırdı ve görüşmek istediğini söyledi.
Gittim...
O dönem Gazi Belediye Başkanlığı'nı Nihat Batur yapıyordu...
AK Parti'nin adayı Süleyman Kaldırım'ın Gazi Belediye Başkanlığı'na ismi açıklansada tanınmamış bir aday olduğu için Büyükşehir Belediyesi yetkilileri tarafından Gazi'de seçimi Sayın Kaldırım'ın kazanamayacağı görüşü hakimdi...
Belediyenin babaları kafalarında senaryoyu yazmıştı..
Sayın Nihat Batur onlar için potansiyel bir tehlikeydi ve başkanlığı yeniden kazanmasını istemiyorlardı.
Hatta CHP'li Vedat Yılmaz'ın seçimleri kazanması onların daha da işine geliyordu.
Senaryo yazılmış ama uygulamadaki figüranlar henüz hazır değildi...
Meğer o figüranlardan birinin ben olduğunu Sayın Şara'yla yaptığım görüşmeden sonra anlayabildim...
Bu arada Sayın Nihat Batur çok sevdiğim, saydığım bir insandı ve dönemde çok iyi görüşüyorduk...
Sayın Şara o günkü görüşmemizde bana aynen şunları söyledi;
Ünal Bey senin matbaan ve gazeten güçlü. Biz burada Nihat Batur'un seçim kazanmasını istemiyoruz.
Bunun gazetende sürekli olarak işlenmesini istiyorum...
Bunu kibar dille söylese de anlamı şuydu..
Nihat Batur seçimleri kazanmayacak!..
O dönem matbaamda ve gazetemde 25 kişi ekmek yiyordu.
Seçimlerde para kazanmak durumundaydık ve büyük yatırım yapmıştık.
Ailem benim için zora girmişti..
Onları riske atamazdım..
Böyle bir dönem 5 yılda bir gelecekti...
Gazetenin geleceğini kurtarmak mecburiyetindeydim...
O gün bana "sen başla biz sana gereken desteği vereceğiz" dedi...
Kendimle bir gün boyunca psikolojik savaş yaşadım...
Hem güçlü, hem de zayıftım...
Ertesi gün Gazi Belediye ile ilgili bir haber yaptım...
Belediyeye çağrılıp 10 milyarlık bir inşaat firmasının çeki verildi...
O dönem matbaamıza verilen işler o kadar çoğaldı ki, aldığımız işlerin hepsi belediyenin kayıtlarında mevcuttur. Bu arada para ile vicdanım arasında sürekli gidip geliyor ve yaptığım işin doğru olup olmadığını kendi içimde sürekli sorguluyordum..
Bu arada Sayın Batur'la ilişkilerimiz bozulduğu gibi yaptığım işleri bir bakıma kendime yakıştıramıyordum...
Etik değildi herşeyden önce...
Çünkü birilerinin kendi meselelerine alet olduğum gibi böyle kumpasların içinde olmak yaradılışım gereği bana uymuyordu.
Yani taraf olduk...
Bir tarafı yaparken, diğer tarafı ise yıktık...
Nihat Batur seçimleri kaybetmiş, Süleyman Kaldırım Gazi Belediyesi'nin yeni başkanı seçilmişti...
Büyükşehir'i ise yine Sayın Yılmaz kazanmıştı...
Keyifler yerindeydi...
Peki seçimler bittikten sonra ne oldu?..
Sayın Şara bizi unutup kendi bildiği ekibiyle yola devam etti..
Öküz öldü, ortaklık ise bozulmuştu...
Seçimden sonra matbaamıza hiçbir iş verilmediği gibi bunu sorguladığımda, Başkan Yılmaz'la Sayın Şara sürekli aramızı açmak için yoğun uğraşlar vermiş ve bunu başarmıştı...
O gündür bu gündür Sayın Yılmaz'la görüşmüyorum..
Görüşmekte istemiyorum...
Hakkımı asla helal etmiyorum...
Onun için önemli olmasa bile benim için önemli...
Bu yazıyı neden yazdığıma gelince;
İki nedeni var?
Geçen gün Sayın Nihat Batur'la bir toplantıda karşılaştık...
Ne yalan söyleyeyim Sayın başkanın karşısına çıkmaya utandım doğrusu...
O ise ta uzaklardan ayağıma kadar gelip "Yeni gazetende başarılar diliyorum Ünalcığım" diyecek kadar mütevaziydi ve yanaklarımdan öpüp başarılar diledi...
İyice kızardım ve kendisine dönüp "Sana bir özür borcum var başkanım. Onu zamanı gelince ödeyeceğim" dedim.
İkinci nedeni ise bana 2004 yılında yapılan bu olayların aynısı şu anda yerel bir gazete yoluyla Sayın Osman Genç'e yaptırılıyor.
Bu nasıl bir öfke, nasıl bir kin?
Üstelik Başbakan, bakan, milletvekilleri ve toplumdaki birçok kurum ve kuruluş Sayın Genç'in yaptığı hizmetleri beğenirken, Sayın Genç bir tek Sayın Yılmaz ve Şara'ya mı yaranamadı?
Üstelik mecbur mu sizlere yaranmaya?
Siz mi belirleyeceksiniz bu şehrin kaderini?
Üstelik Kenan Şara bir bürokrat olmasına rağmen siyaset üstü çalışıp belden aşağı her türlü vuruşu yaptırıyorsa bunun suçlusu, sorumlusu kim?
Sayın Yılmaz bu yapılanları bilmiyor mu?
Ben Sayın Genç'in avukatı değilim...
Kendisiyle uzun yıllardır görüşmüyorum...
Ayrıca severim ve sayarım da Sayın Başkanı...
Kendisinden de en ufak bir talebim olmamıştır bu zamana kadar...
Yüzü orada...
Ben son 15 yıldır belediyenin üst düzeyinde görev yapan insanlarının kapalı kapılar ardında hangi senaryoları ürettiğini ve neler yaşadığımı sadece bir olayla gündeme getirmeye çalıştım...
Onlarca olayı anlatabilirim ama adamlığım gereği bu konuyu bir daha açmamak üzerine kapatacağım.
Şimdi kamuoyuna soruyorum; Siz Sayın Yılmaz'ın Canik Belediye Başkanı ile ilgili bir tane olumlu açıklamasını duydunuz mu?
Herkes Sayın Genç'i seviyor ama bunlar sevmiyor...
Ne yapalım zorla mı sevdireceğiz?
Adamı yıprat babam yıprat...
Ayıptır, yazıktır, günahtır...
Gelelim meselenin sonuna;
10 yıl önce yaptığım ve gazetecilik yaşantım boyunca vicdanımı rahatsız eden ve Nihat Batur'a yaptığım tüm haberlerden dolayı kendisinden ve ailesinden özür diliyor ve helallik istiyorum.
Başkan beni belki affeder, belki affetmez ama ben onun beni affedeceğini düşünüyorum.
O, babacandır ve merhametlidir...
Buradan İl Başkanı Fuat Köktaş başta olmak üzere, milletvekillerine, Sayın Suat Kılıç'a gerekirse Başbakan'a sesleniyorum,
Canik Belediye Başkanı Osman Genç'e yapılanlar çirkindir, belden aşağı vurmadır ve arkasında Büyükşehir Belediyesi'nin üst düzey yetkilileri vardır...
Bunun vebali ve günahı aynı zamanda sizlerin üzerinedir.
Geçmişte bunlar fazlasıyla yapıldı ve yaşandı.
Çoğunu buradan dile getirmedim...
Belge isterseniz belge, bilgi isterseniz bilgi vermeye hazırım...
Dünyanın hiçbir ülkesinde bir bürokrata bu kadar yetkiler verilmedi, verilmezde...
Bu Samsun'a has bir özellik olmuştur...
Bu konuda daha detaylı bilgiyi Başbakanı temsil ettiği için Fuat Köktaş Bey'e verebilirim...
Artık siyasetçiler ve halkımız anlasınlar...
Dışarıda herşey toz pembe gösterilirken, içeride oynanan dolapların haddi hesabı yok...
Bu şehir Başkan Yılmaz'a ve onun ekibine mecbur değildir...
AK Parti'de Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapabilecek 10 tane isim sayarım...
Artık şehrin bu kumpaslardan, bu yanlışlardan, bu dolambaçlardan kurtulma zamanı gelmiştir...
İşte yerel seçimler önümüzde...
Bu zihniyetlere hep birlikte ders vermek Samsunlular olarak bizim görevimizdir...
Bunu anlayalım ve hep birlikte "Yeter" diyelim...
BİR İTİRAF BİR ÖZÜR
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.