BİR KİŞİNİN ÖRNEK HAREKETİ BİR TOPLUMUN HİDAYETE ERMESİNE SEBEPTİR
"Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi olur, bir insanı kazanan da bütün insanlığı kazanır" düsturunun ne kadar doğru olduğunu, aşağıdaki olaylarla daha rahat göreceğiz. Endonezya'ya ticaret yapmaya giden Osmanlı vatandaşı, orada kumaş ticareti ile uğraşmaya başlamış. Aradan geçen zaman içerisinde işini büyütüp, yanında tezgâhtar çalıştırmaya başlamış. Genellikle kendisi de dükkânda bulunduğundan malların fiyatını kendisi müşteriye söylermiş. Bir gün işi çıkıp dükkânı tezgâhtara bıraktığında, tezgâhtar metresi 5 Lira (Oranın parası her ne ise) ya satması gerekirken, 10 liraya satmış. Hem de öyle birkaç metre değil, birkaç top mal satmış aynı fiyattan. Ancak malı bir kişiye satmış. Dükkân sahibi döndüğünde tezgâhtardan hesap alırken durumu öğrenince, fevkalade üzülüp, malı alan adamı aramaya koyulmuş. Nihayet malı alan adamı bulup parasını iade etmiş. Adam olaya o kadar şaşırmış ki, ne diyeceğini bilememiş, ama yinede sormadan edememiş. Ben aldığım malı gönül rızası ile almama rağmen, bu parayı bana neden iade ettin? diye sorunca Tüccar; O malın metresi 5 liradır, tezgâhtar size 10 liradan satmış, onun dışındaki 5 lira haramdır. Benim onu alma imkânım yoktur. Benim inandığım din bunu emrediyor der ve ayrılır oradan. Bu olay Endonezya'da dilden dile dolaşıp hükümdarın kulağına gider. Hükümdar merak edip tüccarı yanına çağırır ve olayı tüm detayları ile bir de ondan dinler. Olayı dinledikten sonra bu kez, İslam dinini merak edip onu araştırmaya başlar. Bu kadar adaletli dürüst bir insan yetiştiren dini bende öğrenmeliyim der ve sonunda Müslüman olmaya karar verir. Bugün 250 milyon Müslüman"ın yaşadığı Endonezya'nın, İslam"la müşerref olmasının altında yatan en önemli nedenlerden birisi bu olaydır. Demek ki düzgün yaşayan bir kişi, bir toplumun kurtulmasına rahatlıkla vesile olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Yavuz Donat, Tayland gezisi ile ilgili gözlemlerini kaleme alan bir yazı dizisi hazırlamıştı. Orada da buna benzer bir olay yaşanmış. Bangkok'ta yaşayan Türk Hasan, orada evlenip ticaretle uğraşmaya başlamış. Eşini de İslamla müşerref kıldıktan sonra, bir de çocukları dünyaya gelmiş. Hasan inandıklarını yaşamaya çalışan samimi bir Müslüman. Namaz, oruç, zekât ibadetleri yanında, kurban ibadetini de yerine getirmek istemiş. Komşuları fakir olduğu için 3 tane dana kesmeye ve komşularına dağıtmaya karar vermiş. Ancak böyle bir olay Bangkok'ta ilk olarak meydana geleceğinden, ortalık ayağa kalkmış. Vay efendim hayvan hakları, yok efendim canilermiş filan falan ama Hasan kararından vazgeçmemiş. Kayınpederi onu gidip muhtara şikayet etmiş. Muhtar Hasan'ı çağırmış, olayın ne olduğunu anlatmasını, aksi halde durumu polise bildireceğini söylemiş. Hasan detayları ile kurbanın ne olduğunu, neden keseceğini anlatınca muhtar ikna olmuş. Nihayet Hasan kurbanlıkların üçünü de komşularına dağıtmış. Şimdi Hasan bölgede kahraman olarak görülmeye başlanmış. Bir kısmı onu bir kahraman olarak görürken, bir kısmı cani, bir kısmı fakir babası olarak görüyormuş. Kayınpederi ise Hasan ile hala daha konuşmuyormuş. Bir kişinin inancını yaşayıp samimi bir şekilde gereklerini yerine getirdiği zaman, ne kadar etkili olup fark yarattığını görebiliyor musunuz? İşte olay budur. Yoksa oralara gidip dinlerini, dillerini, akrabalarını unutan yüzlerce, hatta yüz binlerce insan var. Kimse onlardan neden bahsetmiyor da Hasan'dan bahsediyor? Takdir sizin.