Yemek borusunun alt uç kısmında bulunan kapakçık sisteminin gevşeyememesi sonucu besinlerin mideye doğru olan hareketinde güçlük yaşanması ‘Akalazya’ olarak tanımlanıyor. Besinler yutkunma yoluyla boğazdan yemek borusuna, buradan da mideye aktarılıyor. Yemek borusu ile mide arasında yer alan özofagus sfinkteri, midedeki asit ile besin içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasını önlüyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Erkin Öztaş, bu sfinkterin yutkunduğumuzda açılıp besin ve sıvıların midemize ulaşmasına olanak sağladığını belirterek, “Herhangi bir etkenden dolayı özafagus sifinkteri işlevini yitirirse, besinler yemek borusunda takılı kalıp mideye inemiyorlar. Bunun sonucunda hastanın pek çok sorun yaşadığı bu hastalığa Akalazya deniyor” diyor.
Kesin nedeni bilinmiyor
Akalazya’nın kesin gelişim nedeni henüz tam olarak bilinmese de pek çok faktörün hastalığın ortaya çıkmasında etkili oldukları belirtiliyor. Çeşitli viral enfeksiyonlar ve otoimmun bozukluklarının hastalığa neden olabildiği öne sürülmekle birlikte, çeşitli bakteriyel enfeksiyonların ve genetik yatkınlığın da sorumlu olabileceği de ifade ediliyor.
En tipik belirtisi yutma güçlüğü!
Akalazya hastalığının ilk aşamasında belirtiler genellikle fazla şiddetli olmuyor. Ancak zamanla sorunların sıklığı ile şiddetinde ciddi artış başlıyor. Akalazya’nın en yaygın görülen belirtisi ise yutma güçlüğü! Hastalar katı besinleri ve hatta sıvı besinleri yutmakta güçlük çekerken; tükettikleri bir besinin yemek borusunda veya göğüs ortasında kimi zaman günlerce kaldığından yakınıyorlar. Akalazya yutma güçlüğünün yanı sıra; boğazda tahriş, yemek sonrasında sık sık öksürmek, göğüs ortasında yanma ve baskı hissi gibi pek çok soruna da neden olabiliyor. Ayrıca sindirilmemiş besinlerin tekrar ağıza gelmesi ve bulantı gibi şikayetler de sık görülen yakınmaları oluşturuyor.
Tanı konulması yılları bulabiliyor!
Akalazya hastalığının yavaş seyirli olması ve yaşanan sorunların reflü hastalığına benzemesi nedeniyle tanı konulması uzun yılları bulabiliyor. Tanı hastadan detaylı alınan öykü, baryumlu özafagus (yemek borusu) grafisi, manometre (yemek borusu basıncının ölçümü) ve endoskopi yöntemleriyle konuyor.
Endoskopi ile kesin çözüm
Akalazya hastalığında ilaç tedavisi ve botoks yöntemi şikayetlerin hafiflemesinde etkili oluyorlar. Ancak ilaçların her gün alınmaları, botoksun da sık aralıklarla tekrarlanması gerekiyor. Balon dilatasyonu da yemek borusu ile mide arasındaki geçişin düzgün bir şekilde gerçekleşmesini sağlayan ve başarı oranı yüzde 70-80’lerde seyreden bir başka yöntem. Akalazya hastalığının kesin tedavisi ise endoskopi yöntemiyle sağlanabiliyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Erkin Öztaş, endoskopik yöntemlere ‘Akalazya’ hastalığının ileri evrelerinde başvurulduğunu belirterek, “Bu işlemle yemek borusundaki sorunlu kaslara müdahale ediliyor ve hastaların kısa sürede yemek yemeleri ve sıvı tüketmeleri sağlanabiliyor” diyor.
POEM yılların ızdırabından kurtarıyor
Dünyada ve ülkemizde sayılı merkezlerde uygulanan ileri endoskopik bir tedavi yöntemi olan POEM (Peroral Endoskopik Myotomi) sağladığı avantajlar nedeniyle, Akalazya hastalığında en sık tercih edilen yöntemlerden. POEM ile klasik endoskopi işleminde olduğu gibi, ağız içerisinden girilerek, hastalıktan etkilenen yemek borusundaki sorunlu kaslara müdahale ediliyor. Böylelikle yemek borusunun genişlemesi sağlanıyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Erkin Öztaş, “Diğer endoskopik yöntemlerle karşılaştırıldığında POEM yönteminin hastalara sağladığı en önemli avantaj, başarı oranının oldukça yüksek olmasıdır” diyerek, şöyle devam ediyor: “Yapılan çalışmalar 5 yıllık başarı oranlarının yüzde 90’ların üzerinde olduğunu gösteriyor. Bu yöntemin bir başka önemli faydası da kanama ile delinme gibi komplikasyon risklerinin düşük ve işlem esnasında kontrol edilebilir ve düzeltilebilir olmasıdır. Endoskopik bir işlem olduğu için vücutta herhangi bir kesi izi kalmıyor, hastalar ertesi gün taburcu oluyor, sıvı ile yumuşak besinlerle yemek yemeye başlıyor ve 2 haftadan sonra rutin beslenme düzenine dönebiliyorlar.”