Bir Matbaamız Bile Yoktu
Osmanlı'nın geri kalmışlığının nedenlerden bir tanesi de matbaanın ülkeye geç gelmesidir. Teknolojiye ayak uyduramamak gelişmemenin ana nedenlerinden bir tanesidir. O zaman matbaa ülkemize gelse idi rubailer, gazeller,destanlar halkın gelişmesine öncülük edecekti, okur yazar olmayan halka okuma yazması olanlar kitapları okuyacaktı. Sonuçta teknolojinin alınmaması geri kalmışlığın kılıfı olmuştu.
Matbaanın ilk kez tek harflerin dökülüp basılması 960 ile 1297 yılları arasında Çin’liler tarafından yapılmıştır. Avrupa’da matbaa 1430’lu yıllarda kurulmuştur, Osmanlıya ise İlk matbaa 1720’li yıllarda geldi, bu tarihte azınlıkların kurdukları matbaalar vardı. Selanik’te 1495, İstanbul’da 1505 yılında Yahudiler tarafından matbaalar kurulmuş idi. Avrupa’da, kitaplar basılırken, bizdeki ‘’Sarıklı,kara kafalılar günahtır, gavur icadıdır ‘’diyerek matbaanın ülkemize gelişini engelledi söylemleri ile suçlu profili oluşturuluyordu.
Matbaanın Osmanlı’ya geç gelişi tüm geri kalmışlığımızın nedeni olarak gösterilirken savaştan çıkmış yeni bir Cumhuriyet kurmuş ülkenin uçak ve otomobil yapma girişimi varken , ilerleyen dönemlerde bundan vazgeçilmiş ve silah sanayinde patenti bize ait olmayan malzemeler üretilmeye başlandı. Daha sonra dış kaynaklı demode silah araç ve gerecin ülkemize girişi başladıktan sonra elde mevcut tesislerin çağa uydurulmasının yerine onları terk ederek çözüme ulaşılmıştır.
Kıbrıs savaşında 3. Sınıf teknoloji yardım malzemeleriyle yapılan haberleşmenin sonucunda savaş uçaklarımız kendi gemimizi vurmuştu. Savaş sonrası dönemin başbakan yardımcısının Alman ve Japon teknolojisiyle mücadele edecek olan güçte bir teknolojik tesisi kurulması fikrini ortaya attığında gazete manşetleri konuyla dalga geçse de 1975 yılında bu konuda adımlar atılmış ve Aselsan kurulmuştu.
Yakın bir tarihte Aselsan’ın üretimden ziyade dış alım yapması için direnenlerle yöneticiler karşı karşıya gelmiş sonuçta devlet kendi bürokratını geçememişti. İşte o Aselsan’ın teknolojik başarıları ile birkaç haberleşme uydusu uzayda yörüngeye oturtulduktan sonra Tubitak Uzay ve Tai işbirliğiyle görev bilgisayarı ve görev yazılımı tamamen Türk mühendislerince hazırlanmış, yerli uydunun Çin’den uzaya fırlatılması için yapılacak etkinlik adına Orta Doğu teknik üniversitesine başbakan gittiğinde protestolarla karşılanmış, uydu hakkında dış kapısından içinde ki lastik aksama kadar başka ülkelere ait olduğunu söylenen bir karalama kampanyası başlatılmıştı.
Yine aynı uydunun fırlatılmasına ise İsrail'in yüksek çözünürlüklü görüntülerin yanlış ellere düşebileceği çekincesi ile ,Göktürk uydusunun fırlatılmasına defalarca karşı çıktı. Haberleşme uydularına karşı çıkmayan İsrail neden Göktürk2 uydusuna karşı çıkıyordu ?
Göktürk uydusunun en büyük özelliklerinden bir tanesi, terör bölgesinde kullanılmasıydı. Uydu Türkiye sınırlarını ve Kandil'i görüntüleye bilmekte idi. Bu bölgeden elde ettiği görüntüleri ülkeye yollayarak yapılacak operasyonlarda kullanılmaya başlanmasıyla terörle mücadele konusunda mesafe kat edildi. Bu olayı gördükten sonra İsrail’in uydunun yapılmasına karşı gelmesi açıkça ortaya çıkmasına karşın, ODTÜ gibi bir yerde ,ve muhalefetin karalama kampanyasının neden uyduya karşı yapıldığı ise akılda soru işaretleri bırakmaktadır. Göktürk uydusu terörle mücadelenin yanında, doğal kaynakların bulunması ,şehir planlamaları,doğal afetlerin gözlenmesi ve yönetilmesi gibi görevleri de yapmaktadır.
İleri teknoloji sahibi bir uydu hakkında ki karşı duruşun matbaa alınmadı diye koparılan yaygaranın aynı zihniyette olması durumun vahametini ortaya koymaktadır.
Dönemin başbakanının,, bir baba yiğit arıyoruz ilk yerli otomobilimizi yapması için, dediğinde aykırı sesler çıkmaya başlamıştı.Otomobil tanıtıma çıktığında ise muhalif kanallarda karşı bir duruş şekillenmişti.
Matbaa alınmadı diye geri kaldık diyenlerin, son teknolojik çalışmalara gölge düşürmesi, nedenli olumsuz yönlendirildiklerinin göstergesidir.