Toplum ahlak ve düzenini tahrip eden, yozlaşmaya sebep davranış ve gösteri alanı bulan, çağdaşlık ve medeniyet arkasına sığınan fırsatçıların, giyim kuşam ve moda lüksüne sarılarak, cinselliği öne çıkarıp, hayâsızlığın ve çıplaklığın ölçüsüzlüğüyle,
inanç ve değer yargılarımıza yapılan saldırılar, seyirci ve izleyici kitlesinin gözleri önünde kimi bilinçsiz çığırtkanların argo sözlerle, güzel dilimiz Türkçemize verdiği tahribat, günümüz iletişim ve haberleşme organlarının başında gelen Televizyon gazete ve dergilerde, para kazanma hırsı ile yapılan (reyting-promosyon) hediye ve çeşitli yarışmalarla etkin bir rol alarak, her geçen gün dozajını artırarak, tüm hızıyla devam etmektedir.
Yapılan bir araştırmada; Dünya televizyon izleme oranlarına bakıldığında, birinciliği 4,5 saat ile ABD, halkının aldığı TV karşısında oturan insanı bekleyen hastalıkların başında (obesite) şişmanlık hastalığına yakalanan insan oranının doruk noktasında olduğu bildirilmekte. Ülkemiz Türkiye"de ise,4 saat gibi bir zaman dilimiyle ikinciliği yakalamış durumdayız.
Çeşitli hastalık ve ruhsal bunalımlara neden olan televizyon;
Türk kimliğine, İslâm ahlâk ve anlayışına tezat yayın dizi ve filmleriyle, evimizin mutfağından yatak odasına dek girerek, uyuşturucu, alkol, sigara, hırsızlık, arsızlık, namus kavramında gevşeme, gasp ve soygunlara varana kadar her türlü kötü alışkanlıkların kazanılmasında;
Kolay para kazanma ve lüks yaşama arzusuyla giderek derinleşmekte, aile yapısının temelleri sarsılmaktadır.
Toplumsal olayların anarşi ve terör odaklarını beslediği, Ülke kaynaklarının ve varlıklarının, yabancıların eline geçmesiyle yaşanan ekonomik ve kültürel yozlaşma, ülke ve geleceğimizi tehdit ederek, halkın büyük bir bölümünü etki altına almakta, işsizlik yoksulluk ve geçim zorluğu göz önüne alındığında;
Tehlike boyutlarının gün be gün artarak büyümesi, Ülkemizin ve geleceğimizin ne kadar büyük bir tehdit altında olduğuna işarettir.
Eğer bir önlem alınmaz ve bu duruma göz yumulmaya devam edilirse, Türk milletini ileride telafisi ağır bedellere muhatap edeceği aşikârdır.
Buda gösteriyor ki; Bugün bir örtü ve baskı aracı haline dönüşen basın yayın ve iletişim araçlarını, kendi çıkar ve amaçları doğrultusunda kullananlar, belki bugünlerini safahat ve lüks içinde yaşayarak geçirebilirler. Ancak unutulmama ki; Su alan gemide herkes aynı kaderi paylaşmaktadır.
Bağımsızlık benim karakterimdir. Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde, ahlâkının, menfaatlerinin kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin, dili sayesinde muhafaza olunmuştur.
Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.
Sözleriyle, ülke ve milletinin istiklalini her şeyden üstün tutan büyük önder; Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun silah arkadaşlarını, şehit düşen atalarımızı, minnet ve şükran duygularımızla yâd ederken,
Emperyalizmin ve küresel sermayenin,
Bayrağımıza, ezanımıza, bağımsızlık ve hürriyetimize gelebilecek tüm tehditlere karşı uyanık olalım.
Yeter ki bizler, Hz. Mevlana"nın dediği gibi;
Bir olalım, iri olalım, diri olalım.
Havzanın sesi, gazetecilerin abisi, randevu abidesi, değerli insan; Abdullah UYAROĞLU ağabeyimizi, dün kendisine yakışır, güneşli bir havada, dostlarının dualarıyla hakkın rahmetine yolcu ettik. Hakkımız helâl, mekânın cennet, ruhun şad olsun üstadım...
Yeniden buluşmak ümidiyle hoşça kalın.
ihsan.ide@mynet.com