BİR ÖLÜNÜN NOT DEFTERİNDEN
Bir ölünün dilinden sesleniyorum size. Gök altında, yer üstünde… Nefes alan bir ölünün dilinden. Yanı yoktur, yöresi yoktur; ufak tefek kâğıtlarda kalacak mirâsı. Karalanmış bir hayatın özeti, öylece kağıtlarda…
Halı üstlerinde kitaplar, ya ağlar ya ağlamaz ardından. Bir ölünün diliyle selâm veriyorum size.
Bir ölü ne kadar ağırlık yapar?
Yaşamış bir ölünün diliyle konuşuyorum sizinle. Günah ve pişmanlık, en büyük meziyet. Bir ölünün günahkârlığı kadar günahkâr…
Kalbin en derininde, silinmez sızılar gibi, eski yerler yazılı. Atmayan kalp bin parça. Dünyanın ağlayan neresi varsa, orada kuş gibi…
Kalp, köz kesilmiş gibi.
Unutulmuş şiir müsveddeleri, halılara dağılmış kitaplar, ölünün ardından ağlamayacaklar. Ve kalamayacaklar kimseye.
Bir gözyaşı şişesi olsaydı. Birikseydi içinde, gözden ve kalpten ne akarsa.
Kefenin cebi olsaydı. Biriken ne varsa, o gözyaşı şişesiyle, o cebe konsaydı.
Bir sorgu olacaksa, o konuşsaydı. Edecekse o şahitlik edeydi.
Gözyaşı şahitlik etseydi, kesin haklı çıkardı bu ölü.
Bir ölünün dilinden sesleniyorum size. Gök altında, yerüstünde. Nefes alan bir ölünün dilinden.
Köze kesilmiş bir kalple, her parçasıyla… Omzunda taşınmış musallasıyla, bir ölünün diliyle sesleniyorum size.