Bir oylamanın perde arkası ve siyasetin görünmeyen tarafları
Önümüzdeki günlerin en yoğun gündemini yerel seçimlerin oluşturacağı bir gerçek. Son belediyeler yasası ile belediyelerin birleştirilip, nüfusu 2000" in altında olan belediyelerin kaldırılması ile, eski seçimlerde yaşanan yoğunluk bu seçimde yaşanmayacak gibi gözükmektedir.
Birde birleşen beldelerin ilçe olarak yeniden yapılandırılmış olması, bütçelerini seçime endeksli yapan işletmeleri daha da zora sokacağa benziyor. Bu seçimde belediye başkanlıklarına aday adayı olmak isteyenlerin yanında, meclislere girmek isteyen aday adayları daha fazla gündemi meşgul edecek gibi gözüküyor.
İl genel ve belediye meclis üyeliklerinde, aday olmak isteyenlerle ilgili en büyük sıkıntıyı AK Parti yaşayacağa benziyor. Zira 1Aralık Pazartesi saat 17.00"a kadar aday olmak isteyen il yöneticilerinin istifa etmesi gerekmektedir. Ancak parti genel merkezi bu sayının %10 ile sınırlı tutulmasını istediğinden yönetim bununla ilgili farklı bir politika izleyerek, her isteyenin istifa edememesi için iki aşamalı bir uygulamaya gitmiş. İlk aşamada yönetim kurulunda bir oylama yapmış, istifa etmek isteyenleri on kişiye indirip, ilk on kişiye girenleri de il başkanı bir elemeye tabi tutup, 5 veya 6 kişiye indirecekmiş. İlk aşamada istifa etmek isteyen 16 kişi adını yazdırmış ve en çok oy alan ilk on kişi belirlenmiş. İşte işin püf noktası da burada, bu on kişi nasıl ve neye göre belirlenmiş? Kimler ilk ona girmiş, nasıl girmiş? Giremeyenler neden girememiş? İşin perde arkası operasyonları burada. Şimdi ilk önce bu isimleri yazdıktan sonra, nasıl girdiklerine bakalım.
İlk on kişiye giren isimler şunlar; Dilaver Atlı, Hüseyin Cerrahoğlu, Aydın Akyüz, R.Kemal Certel, Mahir Kayaoğlu, Ali Talak, Ömer Yalnız, Adem Alan, İbrahim Demircioğlu, Yavuz Bayrak. Şimdi öncelikle bu isimlerin tahlilini yaptıktan sonra, giremeyen isimleri yazıp, onlarla ilgili de neden giremediklerini yazacağım. Dilaver Atlı, Hüseyin Cerrahoğlu, Aydın Akyüz, İbrahim Demircioğlu ve Yavuz Bayrak eski merkez ilçe ekibinden, yani İbrahim Sandıkçı"nın adamları olduklarından, bu oylamada yüksek oy almışlardır. Mahir Kayaoğlu, Ali Talak, Adem Alan, Ömer Yalnız ise Adem Güney"in ekibinden olduklarından, yüksek oy alarak ilk on kişinin arasına girebilmişlerdir.
Ali Talak ve Mahir Kayaoğlu"nun o yönetim kurulundan öyle bir oy almaları için, kulis yapılması gerekir ki böyle bir sonuç çıksın. Aksi halde bu iki ismin böyle bir oy alması söz konusu olamaz. Hem Ali Talak denen adamın, geçmişte yaptıklarını bu toplumda bilmeyen yoktur. Sammey olarak adlandırılan eski il yönetim kurulunun 23 ortağından oluşan, Bafra"daki ortaklıktan neden ayrıldığını bu toplumun bilmesi halinde, bu arkadaşın değil meclis üyesi olmak, yönetimden bile atılması gerekir. Bu sadece bir örnek, bunun gibi nice örnekler bizde mevcut. Mahir Kayaoğlu"na gelince hiçbir vasfı bulunmamaktadır, sadece emir komuta zincirinde söyleneni yapıp, parmak kaldırır, birde akrabalarını işe yerleştirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Düşünebiliyor musunuz, bir ilköğretim müdürünü il milli eğitim müdürü olabilmesi için il başkanına götürüp ricada bulunuyor. Şimdi böyle bir adam il genel veya belediye meclis üyesi olursa vay geldi memleketin başına! Kemal Certel denen delikanlı, Kral hazretlerinin ırkdaşı olduğundan ona yakın durmak isteyen yağdanlıkçılar da onun adını yazmışlar. Kendi geçiminden aciz bir adamı, meclis üyesi yaparsanız vay halimize. İsterseniz diğer ilk ona girenlerle ilgili yorumu daha sonra yapalım. Çünkü ilk ona giremeyen isimleri de yazıp, neden giremediklerini belirteceğim. İlk ona giremeyenler; Ahmet Pala, Tahsin Canikli, Hüseyin Bayraktar, Hasbi Köseoğlu, İsmail Koloğlu ve Ali Kıran oylamada yeterli oyu alamayıp, devre dışı kalan arkadaşlar.Bu arkadaşlardan Ahmet Pala'nın, siyaset akademisinin koordinatörü olmasına rağmen, oy alamaması çok enteresan.
Burada iki alternatif var; birincisi çok ciddi bir kulis yapılarak bu arkadaş dışlanmış ki muhtemelen doğrusuda budur, ikincisi ise son 4 ayda izlediği bir takım politikalar neticesi her akşam beraber okey oynadığı arkadaşları tarafından devre dışı bırakılmıştır. Hüseyin Bayraktar için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Sadece şunu ilave etmekte yarar görüyorum. İlkesizliğin, kıblesizlikten farkı olmadığını ve gereksiz yere arkadaşlarını terk etmesinin bedelini ödediğini unutmamalı.
Bir dönem Fuat ile, ardından Ali ile, ardından benim ile, ardından Adem Bektaş ile, daha sonra hiçbirisi ile olursanız, sonucunun da böyle olacağını unutmayacaksınız. Diğer liste dışı kalan arkadaşlarımız daha önceki dönemde kendilerini o listeye yazdıran siyasetçiler, şu anda eski güçlerini kaybettiklerinden veya siyasi arenadan çekildiklerinden, bu arkadaşlar da devre dışı kalma durumunda olmuşlardır.
Gelelim olayın asıl can alıcı noktasına, bu yapılanmalarda bizim İbrahim Sandıkçı"nın rolü ne olmuştur diye soracak olur iseniz, O, il başkanı ile görüşmez!...., konuşmaz!...., araları açık!... Hep bu il başkanı var ya, o bu işleri yapar. İbrahim ise ceremesini çeker!... Sevdiği, değer verdiği, okey oynadığı arkadaşlarına bu haksızlık nasıl yapılır!?...Kahrından ölmüştür garibim!..
Sevsinler seni, bu numaraları hep yuttuk sanma, sadece yutkunduk, adamlığın gereği olduğundan. Bu arada bizim Gergedan ekibi büyük sıkıntıda, Adnan Bahadır"ın disiplin kuruluna sevk edilmesinde uzlaşıp, anlaştıkları ekip sırf Adnan Bahadır"ın önünü kesmek adına yaptıkları operasyonda uzlaşırken, bu kez adamlarından bir tane dahi meclislere gidemeyeceğini görmenin haklı keyfini ve gururunu!?.. Yaşıyorlar.
Uzattığımın farkındayım, ancak yazacak o kadar çok şey var ki, hangisini kısacağımı bilemiyorum. Şimdilik hoşçakalınız.