Bir özgürlük kitabı; Kur'an
Yüksek bir dağın bağrından gürleyip, kayalıkları ye sarp arazileri aşarak çoğala çoğala denize doğru ulaşan gür bir ırmak. İnsana ve yüreğe seslenen Kur'an sıcacık bir gülümseyişle, bitmek tükenmek bilmeyen bir sevdayla, acılarla, sızılarla, aşklarla, şevklerle gelip yüreğimizin abislerinde göz kırpıyor bize. Can damarından yakalıyor insanı.
Hayatı tanımaya ve tanımlamaya dair söylenecek en yetkin sözler onda. insanı dört bir yanından kucaklayıp ona aşkın ve taşkın hayatlar bahşedecek, selamet vadisine çıkaracak, ateşin çukurundan çıkarıp ölümsüzlük iksirini içirtecek olan bir şafiidir o.
Kur'an herkesin matarasına istediği kadar su bulabileceği gür bir kaynaktır. Çağlar boyu çağlayandır Kur'an. Öyle bir çağlayış ki; asırlık bir ağacın gövdesi kadar kuvvetli, dalları kadar geniş, bütün bir susamışlara su veren bir çağlayıştır. Çağlar üstü akıp üstümüze, insanların yüreklerine sokulan bir akış; sıcak ve tatlı. Bir özgürlük kitabıdır ki Kur'an; bizi bu hain düzenin esaretinden, bu yaşamın zevkli aldanışından kurtaracak olan tek kitaptır.
Özgürlük sadece İslam'ın ölçütleriyle yaşamı düzenlemekle mümkün olan bir olaydır. Onun yetkinliğini anlamak için Afganlının, Filistinlinin, Morolu'nun, Eritreli'nin, Afrikalının ve tüm ezilmişlerin siyah-beyaz bezgin derisine kazılan acıyı yaşamak lazım. Hayatımızın erdemliliği onu tatmakla mümkündür. Sorunlarımızın tüm çözümü orada yatmaktadır. Eğer biz onun her şeyi çözümlediğine inanmıyorsak onunla hiç bir şey yapamayız. Hayatı, her şeyi, her yönüyle kuşatan boşluk bırakmayan bir kitaptır Kur'an. Özgürlük demektir, mutluluk demektir, huzur demektir, hayat demektir, kazanç demektir Kur'an. Kazanç; içinde bulunduğumuz konum anlamında yaşantımızı şekillendiren normlardır. "Herkes kazancına bağlı bir rehindir" ayetiyle konumumuzu yeniden şekillendirmek zorundayız. Bizim kazanımlarımız İslam'ın istediği sonuçlar değilse onun elinde rehin kalırız.
Özgürlük sularının Kur'an da olduğunu bilseydik oradan gözümüze, gönlümüze pınarlar akıtıp, musluklar bağlamak için ölümü göze alırdık herhalde. Tek başına bir hayattır Kur'an. Tüm güzellikleri ve tüm varlığı içine alan başka hiç bir şeye ihtiyaç duymayan bir hayattır. Şu dünyanın varlık sebebi de bizim bu hayatımızı "Allah için" kılan bir özgünlüğe sahip olan kitap değil mi? Ondan sorumlu olduğumuzu bilmiyorsak hiçbir şey bilmiyoruz demektir. Onu yaşamıyorsak ölüyüz demektir. Onunla konuşmuyorsak lalız demektir. Onunla yürümüyorsak topal ve tutsağız demektir. Onunla görmüyorsak körüz demektir. O bizim her şeyimiz, ruhumuz ve bedenimiz, kafamız ve kalbimiz, dilimiz ve ayağımızdır. İbrahim için İsmail nasıl sevgiliyse, kutsalsa, nasıl değerliyse bizim içinde Kur'an o derece sevgili, o derece değerlidir. Yakup için Yusuf ne idiyse bizim içinde Kur'an odur. Ona saygılı olmak zorundayız. Saygıysa ancak onu yaşamakla olur. Kur'an-ın yaşanmadığı bir yerde ona en büyük saygısızlık yapılmış demektir. Onu alıp öpseniz, başınız üstüne koysanız bile saygılı olduğunuzu söyleyemezsiniz.
Kur'an bizi özgürlüğe davet ediyor, biz kalkıp bir takım beşeri sistemleri referans alarak kendimizi tutsak ediyoruz. Sonrada kalkıp bu tutsak yürekle, bu zincirleri şangırdatan ayaklarla, bu küfeli kafayla ve bu acaibul garaib halü pür melalimizle özgürlükten dem vuruyoruz. Hayatta en büyük akılsızlık budur. Hem Müslüman olup hem de İslam'ı yaşamamaktan daha büyük bir dram, daha büyük bir skandal, daha büyük bir çifte standart düşününülemez. Hem Kur'an ayetlerini, hükümlerini hiçe sayan yasal düzenlemeler yapıp hem de müslümanlıktan dem vurmak en büyük aldatmadır. En büyük başarısızlıktır.
.
Gelin artık Kur'an'ın o sıcak ve müşfik dost ikliminde Rabbimizin bize bağışladığı nimete, o başka hiçbir şekilde ulaşılmaz olan nimete, özgürlüğe koşalım, Kur'an'a koşalım öyle bir koşalım ki ayaklarımızın bağı çözülsün. Sadece ayaklarımıza vurulan prangalardan kurtulmak için değil aynı zamanda beynimizi saran modern örümceklerden kurtulmanın tek yolu Kur'an'a sarılmaktır. Kur'an'ın aydınlatmadığı hayatlar her zaman, her dönem tutsak bir hayattır.
İnsanlığın en güzel erdemi özgür olmak değil mi?