BİR RUH LAZIM
Son dönemlerde düşünce farklılıkları açısından toplum arasında uçurumlar oluşmaya başladı. Bunda siyasetçilerin olduğu kadar, basınında büyük bir emeği var. Hiçbir sorun, hiçbir tartışma çatıda birleştirilemiyor. Nedenler ve niçinlerle çevreleniyor her konu. En güzel örnek önce ki gün mecliste yaşananlar. Seçmen oyunu kim iyi kavga ediyora vermiş gibi rahattı herkes.
Muhalefete göre iktidar, ekonomi, iç işleri,dış işleri,adalet,spor,şehircilik,maliye,teknoloji,milli eğitim, sağlık konusunda başarısız, gelecek adına hazırlanan projeler tutarsız. Yanlış ülke yönetimi vs.vs
İktidara göre muhalefet, yanlış üzerine yanlış yapmakta, alınan her karara yapılan itiraz yanlış, sunulan çözüm önerileri yanlış. Sorunlara gerçekçi çözümler üretememekte, görevini yapmamakta.
Kısaca muhalefete göre iktidar, iktidara göre muhalefet yanlış politikalar üretmekte. Yarın konumlar değiştiğinde yine aynı konuşmalar, aynı eleştirmeler sonuca baktığımızda ise sadece içi boş kavgalar.
Çözüm süreci yanlış, barış olmaz, neden şehit verdik, bayramlar kutlanmalı, hayır bu şekilde kutlanmalı, T.C şuradan kaldırılmalı, kaldıramazsınız, sosyal medyada olumsuzluklar var, kapatırım, nasıl kapatırsın.
Aynı konu üzerinde verilen haberi değişik gazetelerde okuyun, nasıl insanların kamplaştırıldığını daha iyi göreceksiniz. O haberlerde ki farklılıklar yada, düşünce farklılıkları çok katılımlı demokrasi ise, biz demokrasiyi de yanlış noktadan kavramışız. Birleştirici özelliğinden ziyade ayrıştırıcı özellik taşımakta bizde ki demokrasi anlayışı.
Nerede birleşeceğiz ? İslamiyet diyorsun karşında bir duvar, Osmanlı diyorsun başka bir duvar, Atatürk diyorsun bambaşka bir duvar, millet diyorsun biz ayrıyız diyor. Bayrak diyorsun bizim bayrağımız diyor. Vatan diyorsun bizim vatanımız diyor.
Bize yanında ki 40 adamıyla Çin ordusuna saldırıp atı üzerinde ölen Kürşad gibi bir ruh lazım. Tam anlamıyla vatana bağlılık, çıkarlar, hırs, egolar yeri geldi mi ailenin ikinci plana koyulduğu bir bağlılık.
Nasıl sağlarsınız bunu, her sabah okullarda çocuklara ülke andını okutarak, uygulamaya geldiğinde, kişi ,vatandan öne geçmekte, kim bağlı kalır bu yemine? Türküm, doğruyum,çalışkanım diye başlatıyorsunuz, doğruluğunuz yaptıklarınızla örtüşmüyor. Çalışkanım diyorsunuz her şeyi devletten bekliyorsunuz. Herkes bir birini kandırmaktan başka bir şey yapmıyor. Tek amaç günün kurtarılması.
Bize Çin imparatorluğuna Çin seddini yaptıran ruh lazım. Azim ve mücadele sadece vatan için.
Bize İstanbul’u feth eden ruh lazım, inanç ve azim.
Bize Çanakkale’de destanlar yazdıran ruh lazım. Ölümüne bir mücadele.
Bize yokluklar içerisinde ayağa kalkarak Cumhuriyeti kuran ruh lazım. Önce vatan diyerek.
Bize ruh lazım , İzmit geçiş köprüsünde kopan halattan dolayı kendini sorumlu tutarak intihar eden Japon mühendisin ruhu gibi ruh lazım. O ruh ki yerle bir olmuş bir ülkeyi yeniden diriltmek adına kişinin başarısızlığında kendini cezalandırması gibi.
Herkesi boş çekişmeleri bıraktıracak vatanı ayağa kaldıracak bir ruh lazım.
Bizi birleştirecek bir ruha ihtiyacımız var. Bunun için politikacılar, gazeteciler, öğretim görevlileri, öğretmenler temelinde ise ailenin sağlayacağı bir birlik inancı lazım.
Bunu sağlamak elimizde mi? Hemde fazlasıyla. Önce aile, sonra okul ve 20 yaşında herkesin yapmakla sorumlu olduğu askerlik saflarındaki gençlik doğru eğitim ve programlara tabi tutulmalı, elinde ki basın iyi kullanılmalıdır.