Şiir, içinde kendimizi bulduğumuzdan dolayı değer kazanan yaratı değildir. Şiir, içinde kendimizi kaybettiğimiz bir arayışın ta kendisidir.
Varlığın girdabında devrilen ve bir türlü huzur bulamayan ruhların ahenkli çığlığıdır şiir
Varlığını, var olan hiçbir şeyle tahmin edemeyen âdemoğlunun, son reddesine varmış tedirginliğini haykıran isyanlı bir kabullenişin hikâyesidir şiir
Var oluşun bulutundan nem kapmış, devasız derde düşmüş gönüllerin mehtaplı gecelerdeki sayıklamasıdır şiir Bir anda gönle düşer ve tecelli edeceği kâğıtları bir savaş meydanına çevirir.
Şiir ciddi bir iştir! Amacı da, sonucu da kendisidir. Ödülü de, cezası da kendisidir. Şiir, delinin kuyuya attığı taştır Akıllılar onu bulduklarında kendilerini kaybederler. Şiir, şiire ait her şeyin toplamıdır. Ne bir eksik ne bir fazla Şiir, bugünün malı değildir. Asırlarca söylenen bir duadır. Simetri değildir, musiki değildir, salt anlam değildir. Her mana, tecelli edeceği en güzel kalıbı kendisine seçer. Önce şairinin gönüne dolar, sonra dilinde bir dua olur. Kavramlar, kelimeler, ölçünün ve ahengin caddesinden geçilir. Şiir, çiledir.
İsyanı kendindedir. Aşkı kendindedir, sırrı kendindedir. Kendi kendine olur, ancak şairlerin ruhlarında kendini bulur.
Bir şair ayrıcalıklı ve özel yaratılmış bir kuldur. Çünkü o herkesin bilmediği kelimeler ile hayal edilemiyecek şeyler söyler. Şairlerin yüreğinde sevgi yaşar, kendisine cümlelerden yaşam sunar. Şiir bir söz oyunu değil, aynı zamanda bir insan topluluğunun varlık sancısı, hayatı anlama biçimidir.
Şair benim adım, şiirler varlığım. Şiirlerim, benim çocuklarım ben onları hiç yalnız bırakmadım. Kâğıtlara beyaz cümlelerden dünyaları kurup, yan yana sayısız geceleri sığdırdım, hep hüzün bekledi mısra sonralarını alacaklı gibi.
Sevgili okurlarım eminim ki size ait bir şiir vardır yüreğinizde, sizi anlatan, okudukça sizi dünyasına katıp saklayan, anneye, gurbete, hasrete, hüzne en çok da yalnızlığa adadığınız bir şiir, sevgiliye yazdığınız ucu yanık çam kokulu bir kâğıttadır yüreğinizin dizeleri, kim bilir sözcükler ıslanmıştır hıçkırıklarda. Şiirlere tutunmak, tutsağı olmak gibidir özgürlüğün.
On iki yaşından itibaren şiir yazıyorum, o yaşlarda kendime kalemi ve kâğıdı dost edindim, o gün bugündür yazıyorum ve terk etmedi, beni ne kalemim ne kâğıdım. Yazdıkça çoğalıyorum. Her şair kahramandır, biz istiklal Harbi"mizi şiir kokusuyla kazandık Bundan sonra da bir şey kazanmaya adaysak, yine şiirden alacağımız gücün büyük yardımı olacak.
Yüzyıllardır şiir yazılıyor evrende. Her dilden, her sesten milyonlarca şiir yazılacak da. Yazanın yazgısı, okuyanın gözlerinde belirecek ve ölürken bile yazdıracak insana şu dört dizeyi:
Hoşça kal, dostum, el sıkışmadan, suskunlukla.
Sakın üzülme, nedir bu gözlerindeki hüzün?
Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm.
Ama pek öyle yeni sayılmaz yaşamak da.
Bir şiirin olsun istedim
Bir şiirin olsun istedim
Kalabalığın ortasında yok edip çoğunluğunu
Ipıssız kaldığın kimsesiz gecelerde
Kandilin olsun bir kaç kelime.
Kimi gün gökyüzünde asılı kalır gözlerin
bir kaçış belki de, bıkkınlık, usanmışlık,
terkedilmiş bir yalnızlık.
Her gün gelirsin gittiğin gibi
yükleyip omuzuna çöken mızmız hırçın gündüzü.
Belki de gözlüyorsundur yıldızların yolunu benim gibi.
'' kayıp gitsede bir dilek tutsam'' diyorsundur içinden,
işe yaramıyacağını bile bile.
İşte bu yüzden bir şiirin olsun istedim yüreğinde.
Ele vermek istemezsin kendini gülersin, gülümsersin
gülüşlerin ardına saklanan yıkık kenttir yaşamışlığın.
Bir öksüz çocuğu götürürsün elinde mavi sonsuzluğa.
Kaldırımlar inadına dolu,
uğultular deler parmak uçlarını.
Çınar ağacın da son yaprak bulursun kendini,
Tutunursun, kırlangıcın kanadına,
göçler sıkar seni.
Yine kalırsın içine hapsettiğin, ördüğün duvarlarınla.
İşte bu yüzden bir şiirin olsun istedim.