Birlik tatbikat hazırlıkları için araziye çıkmış. O yıl atamalarıyla güneydoğudan birliğimize atanan personel, gelen inzibat aracıyla alınarak merkeze götürüldü. Daha sonra yaş kararlarıyla askeriye ile ilişkisinin kesildiğini öğrendik.
Onun gibi onlarcası vardı, irtica nedeniyle ordudan uzaklaştırılan.Bu ayrılanların devlet memurluğuna kabul edilmediği bilinen bir gerçek. Otuzlu yaşlara gelmiş bir insanı kapının önüne koyarken, onun nasıl hayatını idame edeceğini düşünmek gerekmektedir. Onunda bir ailesi,babasından beklentisi olabilecek bir çocuğunun olduğu, gelecekle ilgili hayalleri harcamaları,borcu insanlık adına ne gerekliyse hepsinin olabileceğinin hissedilmesi gerekmekteydi. Birilerinin kişi hakkındaki kanaati,belkide belgelenmiş, tutanak altına alınmış faaliyetleride mevcuttur. Çalıştırdığın personelinin fikrini değiştirmek için izlenen yol bilgi teknolojisinin bu kadar ileri seviyede olduğu dönemde yanlış bir yol.Olayın bu boyutunda değiliz, devlet kararını verir yargı yolu var mücadeleni edersin. Onca yıllık görevinden sonra birilerine göre yanlış bir yerde durmuşsun ve bağın orada kesilmiştir. Yanlışın altında yatan temel neden ne? İrtica, o zaman ülkenin bir numaralı tehdit nedeni. Varlığı üç beş bastonlunun sokakta bilinçli yaptırılmış, basında tüm Türkiye'yi sarmış olarak gösterildiği karapropagandanın eseri, hayali bir düşman. İkinci öncelikli tehdit algısı ise ülkenin kanını emen silahlı terör örgütü. Bir tezat ortadadır da nedense görsellerle bunu yok ederim düşüncesiyle hareket edilmekte. Zaman sonra başka birileride sizin durduğunuz yeri yanlış olarak algıladığı görüldü. Aynı çarkın dişlileri arasında şimdi siz varsınız. Olayın boyutu yine aynı, çocuklar,aile gelecekle ilgili koskocaman bir karanlık. Olayın her iki boyutuda kişisel kanaatime göre yanlış. İki konumunda çıkış noktası,bir düzeni yıkma eğilimi olarak görülmekte. Bu iki grup arasında boyut,imkan ve kabiliyet açısından büyük fark olmasına karşın buda ölçütüm değil. Kişinin inandığı bir doğrusu varsa ve bu doğru sana göre yanlış ise bunu çözmenin yöntemleri vardır. Bu yanlışın sahibi senin emrin altında çalışmaktadır.Eğer senin davan bu kadar basit yıkılacak bir davaysa, korkuların varsa demekki sende davana tam inanmamış, büyüklüğünü idrak edememişsin. Yapılan faaliyetlere bakılınca çok basit bir mücadele yöntemi seçilmiş gibi görülmektedir. Yeşil sermaye diye adlandırdığın ülkenin ekonomisine katkı sağlayacak olan ne varsa önünü kesmeye çalışıyorsun. Orada çalışanların yaşama hakkını kısıtlamaya çalışırken, ülkenin gelişimi için sunduğun ne. Koskocaman bir hiç. Bir dönem vergi iadesi için fiş toplayıp bunun belli zamanda doldurularak teslim edilmesi sistemi vardı. Onun için fişleri sıralıyoruz, bir haber dolanıyor ortamda belli bir marketin fişini kesinlikle koymayın o fişler çıkartılıyor. O marketi kullandığınız ortaya çıkacak deniyor.Korkunun nasıl kontrolden çıktığını görüyormusunuz, O fişlerden hareket edilmeyeceğini tahmin etmemize karşın, fişlenirmiyiz korkusu. Diğer taraftan resmen vatan soyuluyor, 28 şubatın ülkeye vermiş olduğu zarar 75 milyar doların üzerinde olduğu hesaplanıyor. Birileri banka sahibi oluyor,bankanın içi boşaltılıyor devlete bu para ödetiliyor. Uyuşturucu ilkokul kapıların kadar inmiş, savunma sanayinin, ekonominin durumu ortada, her yönüyle dışa bağımlısın. Bir yanda tüm kazançlarına eş değer terör canavarının maliyeti ortada dururken, hayali bir düşmanın yaratılmasının altındaki gerçek aslında, korkularının irticadan yana olmadığı, asıl korkunun birilerinin gelip tekerin arasına çomak sokma ihtimalini çok yüksek oluşu kaynaklıydı. Herkes ele ele verdimi canavarımızıda oluşturuyoruz, ondan korkmasınıda öğreniyoruz. Birileride kazancını katlıyor.