BİRİLERİNİN İNANDIĞI ALLAH'A DEĞİL...

Adnan Bahadır

BİRİLERİNİN İNANDIĞI ALLAH'A DEĞİL KURANDAKİ ALLAH'A İNANIYORUM

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde elektrik mühendisi olarak çalışıp, emekliye ayrıldıktan sonra memleketine giden arkadaşım, orada babadan kalma arazilerinin üzerine ev yapmak isteyince, amcaları engel olmak isteyip olayı mahkeme boyutuna taşımış. Mahkemede ifade veren amcaları, "Onun babası uzun yıllar önce memleketi terk edip, İstanbul'a gitti. Biz yıllardır bu arazilere bakıyoruz, bu bakımın bedeli ise arazilerin bizim olmasını gerektiriyor." deyince, hakim sormuş, "Siz bu arazileri ekip, biçtiniz. Kardeşinize bir şey ödediniz mi?" deyince onlar, "Ne ödemesi, o bize emeğimizin karşılığını versin, ondan sonra bakarız." deyince hakimden iyi bir fırça yiyip, arazileri vermek zorunda kalmışlar. Arkadaşıma: " Bu insanlar namaz kılarlar, oruç tutarlar, yetmedi bir de tasavvuf ehlidirler, başlarına sarık takarlar, cübbe giyip, sokaklarda öyle dolaşırlar. Bu ne iştir anlamadım." deyince bana çok enteresan bir cevap verdi: "Onlar Allah'a ve ahret gününe inandıklarından namaz kılmıyorlar, her ihtimale karşı olur ya şayet böyle bir şey varsa kenarımızda dursun diye namaz kılıyorlar." dedi. Peki, bu üst başlarını niye böyle giyiniyorlar deyince, " Onlar insanlar güven telkin edip, güvenilir insan oldukları imajını vermek için bunu yapıyorlar. Ben onların Allah'ına değil Kuran'daki Allah'a inanıyorum."deyince şaşırıp, kaldım.
İnsan hangi dinden olursa olsun, ona inanmadan gereklerini yerine getiriyorsa yaptıkları boşunadır. Yüce kitabımız, "Onlar boşuna namaz kılarlar" buyurmaktadır. Diğer yaptıkları ibadetler de bu hükümdedir. Hayatımın hiçbir döneminde inanmadığım bir şeyi yapmadım, yapmak istemedim. Zorla da yaptıramadılar. Bu nedenle de birlikte olduğum birçok insanla ters düştüm, karşı, karşıya geldim. Bu yüzden birçok cemaatten, partiden atılmakla karşı karşıya geldim. Sizin anlayacağınız aklımı kiraya vermedim, veremedim diyorum. Çünkü bazen vermek istedim ama iradem buna müsaade etmedi. Şimdi geriye dönüp bakıyorum ve ne kadar doğru yaptığımı anlıyorum. Ziyaretime gelen veya telefonla arayan birçok dostum, arkadaşım yaptıklarımın doğru olduğunu ama kalleşliğe can dayanmayacağını, ülkeyi benim kurtaramayacağımı ve boş vermemi söylüyorlar. Bu insanlar kendilerine göre haklıdırlar, onlara saygı duyuyorum. Ancak benim inandığım kitapta Yüce Allah "Vadesi belli bir yazı, bir kader olarak, Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kimsenin ölmesi mümkün değildir. Artık kim dünya mükâfatını isterse ona ondan veririz, kim de ahret mükâfatını isterse ona da ondan veririz" (Ali İmran145) buyurarak Allah'ın izni olmaksızın kimsenin ölmeyeceğini beyan etmektedir. Şayet bu kitaba inanıyor isek o zaman gereğini de yerine getirmekle mükellefiz. Bir insan başkalarından korkarak veya canını yaradanına değil de kullara emanet ederse, o can kendisinin değildir. Demek ki ya inanmamış veya göstermelik inanmıştır. İsterseniz geçmiş tarihe bir bakın, haklı davasında tek kalmış dahi olan insanlar, mutlaka ama mutlaka muzaffer olmuşlardır. Çünkü Yüce Kitabımız, "Haklıysanız güçlüsünüz" buyurmaktadır. Peygamberlerin hak peygamber olmalarının en önemli delillerinden birisi de inkârcılarının olmasıdır. Şayet sayı üstünlüğü haklılık gerekçesi olmuş olsa idi, birçok peygambere inananlar parmakla gösterilecek kadar az olmasına rağmen, muzaffer olamazlardı. Bugün 6 milyar dünya nüfusunun sadece bir buçuk milyarı İslam'la müşerref olmuştur. Gerisi farklı dinlerde, farklı inançlarda, büyük bir kısmı ise tek tanrı inancına dahi inanmamaktadır. O zaman hâşâ  İslam dini azınlıkta kaldığına göre, batıl olmayı mı gerektirir? Böyle bir mantık asla doğru olamaz. Allah Resul'ü irtihal ettiğinde müseylemetül kezzap insanların büyük bir bölümünü ikna etmiş, hazreti Ebu Bekir'in hilafetini kabul etmemişti. Ama Hazreti Ömer olaya müdahale edip, Hazreti Ebu Bekir'e biat edince, herkes olayın doğruluğunu kabul etmek zorunda kaldı.
Ben ne Hazreti Ömerliğe, ne de Hazreti Ebu Bekirliğe talibim. Sadece ve sadece arkadaşımın dediği gibi, birilerinin inandığı veya inanmak istediği Allah'a değil, Yüce Kitabımız Kuranı Kerim'de anlatılan Allah'a inanıyor ve gereklerini yerine getirmeye çalışıyorum. Seçtiğim yolun zor ve meşakkatli bir yol olduğunu çok iyi biliyorum ama Cenabı Hak'kın insanı belli görevleri yerine getirmek için yarattığına inandığımdan, "Demek ki bana da bu zor işi vermiş" diyorum ve severek yapıyorum. Umarım içerisine nefsimi karıştırmadan, onun rızasına uygun yaparım da, bu dünyada işime yaramayacak olan bu zor görev ahirette işime yarar. Mevla kendi rızasına muvafık işler yapmayı ve inandıklarını yaşayan kullardan olmayı hepimize nasip eylemesi temennisi ile. Hoşçakalınız.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.