, "Geçen yıl toplamı 15 milyar doları bulan 241 anlaşma ile birleşme ve devralma işlemleri rekor kırdı" dedi.
Boyner, "Türkiye'de birleşme ve devralmalar: Rekabetçi olmak için nasıl bi işbirliği yapmalı?" başlıklı seminerin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik refahının sürdürülebilmesi için en az yüzde 5 ila 6 oranında büyümesi gerektiğini sıklıkla dile getirdiklerini, bu doğrultuda, geçen iki yılda ülke ekonomisinin yüzde 18'in üzerinde bir büyüme performansını ortaya koyduğunu söyledi. Küresel iktisadi koşulların kötüleştiği bir ortamda Türk ekonomisinin elde ettiği büyümenin, bölgedeki ve dünyadaki yatırımcıların da dikkatini çektiğine işaret eden Boyner, söz konusu krizden çıkmak için şirketlerin kullandığı önemli büyüme araçlarından birinin de birleşme ve devralmalara yönelmek olduğunu gözlemlediklerini kaydetti.
"TÜRK ŞİRKETLER 68 ANLAŞMA İLE 7.5 MİYAR DOLARLIK FAALİYETTE BULUNDU"
Türkiye'de de bu gelişmelere paralel olarak gerek stratejik, gerekse finansal amaçlı birleşme ve devralmaların arttığını gördüklerini dile getiren Boyner, şunları söyledi: "Hatta geçen sene toplamı 15 milyar doları bulan 241 anlaşma ile birleşme ve devralma işlemleri rekor kırdı. Yabancı yatırımcılar 138 anlaşma ile bu hacmin yüzde 74'ünü oluşturdu. Türk yatırımcıların esnekliği ve farklı iş yapma kültürlerine kolay adapte olabilmesi Türk şirketlerinin büyüme stratejilerinde bölgedeki yatırım olanaklarını daha iyi kullanmalarını sağladı. Küresel finansal kriz döneminde bile, Türk şirketlerinin sınır ötesi birleşme faaliyetlerinde bulunduğunu gözlemledik. Bu doğrultuda, 2007-2011 yılı arasında Türk şirketler 68 anlaşma ile yurtdışında 7.5 milyar dolarlık birleşme ve devralma faaliyetinde bulundu. Pazar ve ürün çeşitlendirmek, marka satın almak ve maliyet düşürerek rekabet avantajı kazanmak birleşme ve devralma faaliyetlerini körükleyen faktörlerden oldu."
"YABANCILAR SAĞLIK VE E-TİCARETE RAĞBET ETTİ"
Boyner, bu doğrultuda, sağlık ve e-ticaret sektörleri Türkiye'de yabancıların en çok rağbet ettiği sektörler olarak öne çıktığını, yiyecek-içecek, telekomünikasyon, lojistik, finansal hizmetler ve imalat sektörlerinin ise Türk şirketlerinin satın almalarının yarısından fazlasını oluşturduğunu, birçok Türk şirketinin küresel markaları bünyelerine katarak büyüme stratejilerini zenginleştirdiğini söyledi. "İçeride güçlü olamazsak, dışarıda da güçlü olamayız" diyen Boyner, krizin yarattığı belirsizlik yavaş yavaş ortadan kalktıkça, makro politikaların yeterli gelmediği sonucunu daha iyi gördüklerini ve rekabeti belirleyen iş ve yatırım ortamı olgularıyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.
"İÇERİDE ADİL REKABET ORTAMI VE İŞ YAPMA KOLAYLIĞI SAĞLANMALI"
İçeride adil rekabet ortamı ve iş yapma kolaylığı sağlanamadığı sürece, dışarıda rekabet edebilecek ölçekte bir ekonomi yaratmanın son derece güç olduğunun altını çizen Boyner, "Artık sadece etkili makro politikalardan değil, 'sürdürülebilir kalkınma' olgusundan bahsediyoruz. Gerek mevzuatımız, gerekse uygulamalar dinamik bir yatırım ortamı yaratmanın gerisine düşmemelidir. Bu çerçevede, başta yeni Türk Ticaret Kanunu olmak üzere yakın dönemde birçok olumlu adım atıldı. Bunların devamının gelmesi ve başta vergi reformu olmak üzere yatırımın önündeki engellerin kaldırılması Türkiye'nin daha kolay iş yapılan bir ülke haline dönüşmesini sağlayacaktır" dedi.
"TEŞVİK PAKETİ BİRLEŞME VE DEVRALMALARA OLUMLU ETKİ YAPACAK"
Bu dönüşüm için yeni teşvik paketinin de yeni yatırımlara sağlanan olanaklarla, orta vade için stratejik bir adım olduğunu düşündüklerini vurgulayan Boyner, TÜSİAD olarak gerek açıklanan teşvik, gerekse tasarruf paketlerinin, geçen yıl ivmelenen kapsamlı bir reform sürecinin bir parçası olduğu kanaatinde olduklarını söyledi. Yeni teşvik paketinde kümelenmenin öne çıkartıldığına işaret eden Boyner "Bu sayede oyuncuların güçlerini birleştirmesi ve ortak çalışması için daha verimli ve daha rekabetçi bir pazar yaratmayı hedeflemektedir. Bu paketin de halihazırda ivmelenmiş olan birleşme ve devralmalara olumlu yönde etki yapacağı düşüncesindeyiz" yorumunu yaptı.
KARTELLERE "DİKKAT" UYARISI
Boyner, küresel rekabetin gitgide arttığı bu dönemde artık 'küçük olsun benim olsun anlayışı'nının bir kenara bırakılarak, 'birlikten kuvvet doğar' anlayışının benimsenmesi gerektiğinin altını çizdi. Sürdürülebilir başarıyı ancak pazar ve ölçek arasında kurulan hassas dengenin sağlayabileceğini vurgulayan Boyner, birleşme ile üretim hacminin arttığını, entelektüel sermaye ve teknoloji aktarımının sağlandığını, pazarın çeşitlendiğini ve böylelikle şirketlerin daha verimli çalışır hale geldiğini kaydetti. Bu sayede şirketlerin kurumsallaştığını ve finansal kaynaklara erişimlerinin kolaylaştığına işaret eden Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Tüm bunlar bizim küresel markalar yaratmamızı kolaylaştıracak ve dünya ekonomisi içinde yerimizi sağlamlaştıracaktır. Tabii ki tüm bunlar yapılırken piyasada adil bir rekabet ortamının sağlaması gerektiğini de vurgulamak isterim. Piyasa ekonomisinin etkili bir şekilde işlemesi için gerekli kurumsal ve hukuki altyapının oluşturulması ve korunması, yalnızca devletin üstelenebileceği bir iş ve yürütebileceği bir süreçtir. Birleşme ve devralma işlemlerinin kartellere neden olacak veya halka açık şirketler için paydaşların haklarını zedeleyecek bir yapıya bürünmesi, tüm yukarıda anlattıklarımı geri döndürecek bir etki yaratacaktır. Burada da bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumlarımıza büyük bir sorumluluk düşmektedir."