Toplumun önünde bulunan kimselerin bitişi, gösterdiği tavırdan ve yürüdüğü yoldan anlaşılır.
Bu insanlar;
Telefonlara cevap vermez.
Halkın arasında bulunmaz.
Cenaze, düğün, mutlu ve acı günde görülmez.
Ulaşılamaz.
Selamları cimri kullanmaya başlar.
Çok yoğun olduğu havası oluşturmaya başlar.
Konuşan insanı dinlemez.
İnsanlarla göz göze gelmez.
Sessiz mekânları tercih eder.
Üç beş kişinin etki alanına girer.
Sonradan zengin olanların ofislerinde zaman harcar.
Kendi işlerini vatandaşın işinin önüne koyar.
Vatandaşa yüksek ses tonuyla konuşur.
Yüzü gülmez, kaşlar çatıktır.
İnsanları emir eri gibi görür.
Bencillikte zirvedir.
Her günü sızlanmadır.
Suçu sürekli birilerinin üzerine atar.
Proje değil dedikodu üretir.
Muhabbetlerinde para pul yer bulur.
Birlik ve beraberliğin gücüne inanmaz.
Çokluk varsa sıkıntı var demeye başlar.
Kendisi yoksa tufan kapıda demeye başlar.
Toplumun bütün yükünün omzunda olduğunu hissettirir.
Günü birlik dostları tercih eder.
Eleştiriye kapalı övgüye açıktır.
Doğru söyleneni değil, övgüyü sever.
Nereden geldiğini unutur.
Vatandaşı kendisine zanneder.
Halkın çok da bir şey bilmediğini düşünmeye başlar.
Vicdanı ile cüzdanı arasında cüzdan ağır basar.
Haram ve helal birbirine girer.
Hayat felsefesi değişir.
Haramlar mübahlaşır.
Dünyanın fani olduğunu unutur.
Af kelimesinin gölgesine sığınır, yanlışlarına kapı aralar.
Sevgiyi lugatından çıkarır.
Böyle kimselerin işi bitmiştir.
Onlar dünyada kaybetmiştir.
Yarınlar karanlıktır.
Kalan ömürleri çile ve nedametle geçer.
Heyecanla başlanılan toplum hizmeti yolunda mutlu olunacaksa,
insan olmanın gereği yapılmalı…
Hayatın fani oluğu unutulmamalıdır.
Yoksa hüzün ve çile yoldaşı olur.